tag:blogger.com,1999:blog-18502796710910955382024-03-14T00:38:29.893+03:00''Defterden Notlar''Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.comBlogger285125tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-35468806910923461992023-03-13T23:27:00.003+03:002023-03-13T23:27:56.897+03:00RADYODA SEZEN ÇALIYOR<p> Günlerden pazar</p><p><br /></p><p>Radyoda Sezen çalıyor. Genç adam küçük bir kahvaltı hazırladı kendine. Mırıldanarak eşlik etti Sezen'e. </p><p>Tek kişilik demliğine çayını koydu, üstüne bir tutam karanfil. Annesinden öğrenmişti bunu yıllar önce. Kokusu çocukluğuna götürüyordu her seferinde.</p><p><br /></p><p>Tereyağını sürerken ekmeğine günlük planını kurdu kafasında. Sahaf günüydü bugün. Belki bir kitap görür rafta, heyecanlanırdı. Güzel bir kitaba denk gelir, yenilenirdi içi. Güzel bir kitaba denk gelmek hep heyecanlandırıyordu onu. Azımsamamak lazım kelimelerin gücünü.</p><p><br /></p><p>Hayret bir şey diye düşündü. Kitaplar ne acayip! İşitsel değil, görsel değil ama o yan yana dizilen kelimeler nasıl da kudretli, nasıl da ele geçiriyorlar insanı!</p><p>Bir keresinde suratı asık bir sahafta çok heyecan verici bir kitap görmüş ve yine bu hislere kapılmıştı. Hislerini hevesle tarif etmeye çalışmıştı da sahafa boş boş bakmıştı adam, sonra da sıkıntıyla iç geçirmişti alacaksan al almayacaksan git der gibi. Bozulmuştu, kursağında kalmıştı hevesi. Bir daha da gitmedi o sahafa. Başka sahaf mı kalmadı sanki şehirde!</p><p><br /></p><p>Hazır radyoda Sezen çalıyorken planına sinemayı da ekledi. Sahaftan sonra sinemaya giderdi, belki şehre bir film gelir, bir güzel orman olurdu içi. Derken ormanların da yandığı aklına geldi. Oradan da zincirleme beyaz peynir fiyatlarını düşündü. İnsan bir güzel hayal de kuramıyordu bu coğrafyada. Hayallerin bile içine sızar mı yaşadığın yer? Sızıyor işte. Midesi bulandı, çatalındaki peyniri geri bıraktı. Hayallerinin yarıda kalmasının öfkesiyle biraz sosyal medyaya baktı. </p><p>Olsun diye düşündü. Filmlere odaklanmak lazım, kitaplara, güzelliklere. Evet, beyaz peynir fiyatlarına rağmen.</p><p><br /></p><p>Giyinip çıkmak için hazırlandı. Ev bunaltmıştı. Alelacele kendini dışarı attı. Radyoyu açık unuttu. Sezen çalıyordu hala. </p><p>Günün sonunda, sahafta da aradığını bulamadı sinemada da. Yeni bir film gelmemişti şehre, keşfettiği sahaf da pazarlığa yanaşmadı, asık suratlı çıktı. Liseden haz etmediği bir arkadaşına denk geldi, ayak üstü samimi olmayan bir muhabbete maruz kaldı. Sonra markete geçti, fiyatlara bakıp iç geçirdi.</p><p><br /></p><p>Olsun, günün sonunda eve dönmek var. Sabah kahvaltı sofrasında bunaltan eve dönmek fikrinin şimdi rahatlatması ne garip ne mucizevi bir şey. </p><p>Evde hala okunacak çok kitap var, izlenecek çok film var, dinlenecek çok şarkı var. Evet, haz etmediği insanlarla karşılaşabiliyor insan ama bir köşe başında bekleyen güzel insanlar da var hayatta. Her şeye rağmen varlar. İyi ki varlar.</p>Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-80927398008874168682021-01-24T14:43:00.004+03:002021-01-24T14:43:35.896+03:00BİR YAZAR BİR KİTAP: İSMAİL GEZGİN- HOMO NARRANS<p><i> "Evrim ağacının bütünlüğünden kendini ayırıp özne olmaya yeltenmesiyle bedeninde kaybettiği bilgeliği dilinde inşa etmek Homo sapiens türünün yazgısı haline gelmiştir. İnsanın sürekli konuşmasının, öyküler anlatmasının ve hatta dilin nedeni budur. Kendisi, dünya ve diğer her şey hakkında hikayeler, masallar, mitler anlatması da bundandır. Çünkü ölümlü bedene karşı ölümsüz öyküler icat etmek göbek bağında düğümlenen sızıyı biraz olsun hafifletir."</i></p><p><i><br /></i></p><p><i>"Dilin içine düşen herkes kendinden önce geçenlerin oluşturduğu patikaları takip etmek zorundadır. Tam da bu sebeple dil bir özgürlük ve bireyleşme alanı değildir; bir aidiyet, mahkumiyettir, anlatılan bütün öykülerdeki kimliklere, inanca, değerlere dil yoluyla prangalıdır insan."</i></p><p><i><br /></i></p><p><i>"İnsan biliyordu, bu yüzden ölüyordu, bilen ölürdü bilmeyen değil. Ölüm bilenin kaderi ve geleceğiydi, bilmeyen hayatını yaşıyordu. Bilmeme formu hayvanlıktı, hayvanlarda ölüm yoktu. Ölümü içine sığdıracak dili olmayanların ölümü de olamazdı. Bilinmezleri bilme gayretinde olan insanın ilk bildiği ve o günden bu yana kaçtığı bilgi ölümlü olduğuydu. Ona şimdiki zamanı yaşatmayan onu geçmişle gelecek arasında sıkışmış bir hayata mahkum eden bu bilgiydi. O gelecekte öleceğini bildiğinden, ölmeyecekmiş gibi planlar yapıp peşine düşen ve yaşamı da kaybeden bir canlıya dönüşmüştü."</i></p><p><br /></p><p>Kendimi tutmasam daha buraya kitaptan çok alıntı koyasım var, hangi birini yazacağımı şaşırdım diyebilirim. Arkeolog İsmail Gezgin'den Homo Narrans </p><p>Okuması, bitirmesi uzun sürdü çünkü her bir sayfasında her bir bölümünde durarak, düşünerek, hazmederek okumak istediğim bir kitap oldu. Haliyle yoğun bir okuma süreci oldu. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBdMNyazncN3236alzZGd9RBrA_ukJsug5cGllowA-olBSd4LAdrxjIGXwTdLBs9sbMR-Ofj6brdtotyvgL_zBx-AptPZ1hi-_SER-XZw-XgvRpEWKVa8X4ZAwqAnBlba-hbZq2fz6an8T/s1440/F5ABE462-2EE7-4535-BCE0-FFE0DDB07087.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1440" data-original-width="1072" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBdMNyazncN3236alzZGd9RBrA_ukJsug5cGllowA-olBSd4LAdrxjIGXwTdLBs9sbMR-Ofj6brdtotyvgL_zBx-AptPZ1hi-_SER-XZw-XgvRpEWKVa8X4ZAwqAnBlba-hbZq2fz6an8T/s320/F5ABE462-2EE7-4535-BCE0-FFE0DDB07087.jpeg" /></a></div><br /><p><br /></p><p>Bir sayfasını, bir cümlesini bile kaçırmak istemedim okurken. Hiç kitapların altını çizen biri değilim, normalde küçük küçük notlar alırım kağıtlara fakat uzun zaman sonra ilk kez bu kitapta altını çizme ihtiyacı hissettim çünkü çok fazla kısım vardı zihnime nakşetmek istediğim.</p><p><br /></p><p>Niçin anlatıyoruz? Niçin tutkularımız, isteklerimiz var ve niçin hiç bitmezler? Niçin gelip gitmekte olduğumuz bu dünyaya kendimizden bir şeyler bırakmak isteriz? Ve daha birçok soru ve bunların cevabını bulma yolundaki sonsuz arayışta çok güzel bir rehber Homo Narrans.</p>Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-80900798620745663572021-01-23T22:03:00.001+03:002021-01-23T22:03:24.790+03:00BİR YAZAR BİR KİTAP: SINIR- AVRUPA'NIN KIYISINA YOLCULUK<p><i> "Bulgaristan taşrasının kadınlarının gözlerinde çok farklı bir bakış olurdu: Gerçekleşmemiş beklentilerin , ulaşılamamış hayallerin hüznü. Trakya'nın Türk erkekleri içine kapanık ve ihtiyatlıydı, gözleriyse hüzünlü. Bulgar suretleriyse şüpheci, saldırgan ve alkolik. Istranca sınırını geçip geçmediğinize dair şüpheye düşecek olursanız (ne de olsa dağlar aynı dağlar, yemekler aynı, harap haldeki dişler aynı), insanların gözlerine bakmanız yeterliydi. Hangi devletin taşrasından oldukları ortadaydı" </i></p><p><br /></p><p>Saltokur yayınları henüz bir yıldır edebiyat yayın dünyamızda yerini alan ve bence daha şimdiden nitelikli eserleri dilimize kazandırmış bir yayınevi. </p><p>Bulgar yazar Kapka Kassabova'nın "Sınır: Avrupa'nın Kıyısına Yolculuk" adlı eseri de bu nitelikli eserlerden bir tanesi. Yanlış bilmiyorsam Türkçede ilk kez okurlarla buluşuyor, Seda Çıngay Mellor'un özenli çevirisiyle. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCS-ZBAIbYdz4scXQ3pkngdAji_51B_zs2qwRZ_r-s-ZwyDVOdFVQA8dBuHls0d8OV-9JY-bOGLmJqa_b1PTYWDWRJ-Qw4j2UmxIi3WpY9sTEgfqKssruYi-XIvoD63YvVqmt8ja-KHw5S/s2048/IMG_20210123_155028.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1532" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCS-ZBAIbYdz4scXQ3pkngdAji_51B_zs2qwRZ_r-s-ZwyDVOdFVQA8dBuHls0d8OV-9JY-bOGLmJqa_b1PTYWDWRJ-Qw4j2UmxIi3WpY9sTEgfqKssruYi-XIvoD63YvVqmt8ja-KHw5S/s320/IMG_20210123_155028.jpg" /></a></div><br /><p><br /></p><p>Kapka Kassabova 1973 Sofya doğumlu Bulgar bir yazar. 90'ların başında, Bulgaristan'da esen tedirgin rüzgarların ortasında ailesiyle birlikte Yeni Zelanda'ya göç ediyor ve çok uzun yıllar Bulgaristan'a uğramıyor. </p><p><br /></p><p>İşte bu kitabın çıkış noktası da yıllar sonra Kassabova'nın, doğduğu topraklardaki sınır hikayelerini dinlemek amacıyla yeniden Istrancaların eteğindeki coğrafyaya adım atması.</p><p>Bulgaristan-Türkiye, Bulgaristan-Yunanistan sınırındaki soğuk savaş hikayeleri, umuda yolculuk ederken kaybolanların, devlet eliyle öldürülenlerin ve ölüm sebebi gizlenenlerin hikayelerini dinliyor ve kıymetli bir çalışmayla kağıda döküyor Kassabova. Hemen yanıbaşımızdaki, sanki bir başka ülkeye aitmiş gibi ama hepimizin aşina olduğu insanların hikayeleri bunlar. </p><p><br /></p><p>Olmayan çocuklar için oyun parkı yapan bir belediye başkanı, ailelerine trafik kazası gibi uyduruk sebeplerle ölümleri bildirilen, sınırı geçmeye çalışan Alman gençler, Burgaz Hapishanesi, oğlu yeni isim alıp kalmayan isteyen, Türkiye'ye geçmek istemediği için oğlunun boğazını kesen bir baba ve daha akla kazınan, unutmaktan korktuğum onlarcası. Kitabı okurken şunu düşünüyor insan: Bunların hiçbirini unutmamalıyım, asla unutmamalıyım.</p><p><br /></p><p>Kapka Kassabova sınır köylerini, unutulmuş yerleri geziyor, buralarda konaklayıp insanların hikayelerini dinliyor, bir nevi aracı oluyor o hikayelere.</p><p>Sınıra kurban vermiş insanların hikayelerine.</p>Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-24957331359912886272021-01-01T22:14:00.001+03:002021-01-01T22:14:13.058+03:00YENİ YILA İLK YAZI: 2020’DE NELER OKUDUM?<p> Öncelikle herkese mutlu, bol kitaplı ve sağlıklı yıllar olsun.</p><p>2020 malum birçoğumuz için berbat bir yıl oldu ve çoğu karantinalarla geçen bu sıkıntılı sürecin kendi adıma tek faydası okumak oldu.</p><p>Bu yılı okuma açısından verimli geçirdim ve toplamda 57 kitapla bitirdim. Keşke her yıl bu kadar okusam. Sade bir okur olarak bir yılı daha bitirirken bu yıl okuduklarımdan bir liste yapmak istedim ve 5+1 kitap belirledim (bir tanesini listeden çıkarmak içime sinmedi napalım)</p><p>Hadi buyurun başlayalım!</p><p><i><b>Ömür İklim Demir- Kum Tefrikaları</b></i></p><p>Ömür İklim Demir 2015'de yayınladığı ilk kitabı Muhtelif Evhamlar Kitabı'ndan 5 yıl sonra bu kez bir ilk romanla döndü ve edebiyatımızda kalıcı olacağını bu kitabıyla kanıtladı bence. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK6PdYQ9z0c0haOEYGNAu4A65aVt5dSGRFaD5uiTmhThMyOvO3G05B1GjDPKlMh0lytcTDUYtbTBlIOHky2zy-ZQf3o36jtQj-r53cyPUundhMkXBjBuZL6kZyiis9ypNvMztWdJ_I3i17/s960/972C17D5-84D3-46BE-8252-AC7C3CEF3F31.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="704" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK6PdYQ9z0c0haOEYGNAu4A65aVt5dSGRFaD5uiTmhThMyOvO3G05B1GjDPKlMh0lytcTDUYtbTBlIOHky2zy-ZQf3o36jtQj-r53cyPUundhMkXBjBuZL6kZyiis9ypNvMztWdJ_I3i17/s320/972C17D5-84D3-46BE-8252-AC7C3CEF3F31.jpeg" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b>5) Eduardo Galeano- Ateş Anıları 3: Rüzgarın Yüzyılı</b></p><p>Bu yıl Galeano'ya tam anlamıyla veda ettik. Türkçeye çevrilen son kitabıydı Rüzgarın Yüzyılı ve kesinlikle diğer kitapları gibi yine kusursuz bir dünya anlatısı. Onun yazdıklarına çok şey borçluyum ve çok özleyeceğim.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_kGBKNfF3S3ey6Dxp92ozaW9Qq03Ny3hjx5OFCBrCBupPoJYvH40B4W7Cw302kJGeLAKQuUzdeIjNSonWk8q3-shTeBMOQBEXYbQ1fmonTeu69HfredZ4fjSaqRi3ih77F5YgOk6psMHe/s960/48C0710A-E963-4C8C-BDBE-59FC45DC7319.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="704" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_kGBKNfF3S3ey6Dxp92ozaW9Qq03Ny3hjx5OFCBrCBupPoJYvH40B4W7Cw302kJGeLAKQuUzdeIjNSonWk8q3-shTeBMOQBEXYbQ1fmonTeu69HfredZ4fjSaqRi3ih77F5YgOk6psMHe/s320/48C0710A-E963-4C8C-BDBE-59FC45DC7319.jpeg" /></a></div><br /><p><br /></p><p><i><b>4) Svetlana Aleksiyeviç- İkinci El Zaman </b></i></p><p> Aleksiyeviç'in her kitabına kefilim fakat bu ayrı bir etkiledi. Her bir sayfası suratıma çarptı.</p><p>Çok sert ve zamana ışık tutan bir anlatı. Aleksiyeviç kendi türünde benzersiz kitaplar yazıyor. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuD-OcT1liXWGGVCuxly1K5F-ckNQ3SXrkv0cFB9ApRavDmYMr3rEXBMGP_zXokq5B8xCCM1_IFQjgWx5oaGT_nAgSddwXm7z9dZMnEWEXGwqY8mbun336YlU-x-DqqhL9LnPo-lm7Ktee/s600/9085813B-9DD5-4BA5-BF7B-08DB761665BB.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="386" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuD-OcT1liXWGGVCuxly1K5F-ckNQ3SXrkv0cFB9ApRavDmYMr3rEXBMGP_zXokq5B8xCCM1_IFQjgWx5oaGT_nAgSddwXm7z9dZMnEWEXGwqY8mbun336YlU-x-DqqhL9LnPo-lm7Ktee/s320/9085813B-9DD5-4BA5-BF7B-08DB761665BB.jpeg" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b><i>3) Jack London- Martin Eden </i></b></p><p>Bu zamana kadar ıskaladığıma, ertelediğime inanmadığım bir kitap. İçinde kaybolmak istediğim bir romandı, doyamadım. Seni gibi bir karakteri böylesine geç keşfettiğim için özür dilerim Martin Eden.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWq5k60_mHQyXtvIYSJr4SPigs7k8tG6ISVj_DLOUWfEjap0yXxPlQOtTv8ms4Ll5zZTWogTsU2OEz4F6X15vn8qxpzcRWsuQvxxVDwAUbXwE-PmPUCz3W5kuWfZZPiRLHSlsUS9fqW4Vw/s686/EC21ABDB-EE6D-4248-9824-38BF9EB62E4B.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="686" data-original-width="447" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWq5k60_mHQyXtvIYSJr4SPigs7k8tG6ISVj_DLOUWfEjap0yXxPlQOtTv8ms4Ll5zZTWogTsU2OEz4F6X15vn8qxpzcRWsuQvxxVDwAUbXwE-PmPUCz3W5kuWfZZPiRLHSlsUS9fqW4Vw/s320/EC21ABDB-EE6D-4248-9824-38BF9EB62E4B.jpeg" /></a></div><br /><p><br /></p><p><b><i>2) Yu Hua- Yaşamak</i></b></p><p>Artık okurken ağlamaktan helak olduğum kitap deyince aklıma bu gelecek. İkinci kez okuyabileceğimi hiç sanmıyorum. Kendisi hafif ince fakat etkisi çok ağır bir kitap. Edebiyatın gücüne bir kez daha inanıyorsunuz okuduğunuzda. Hiç geçmeyecek bir yürek ağrısı bıraktı.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhO3hBPd0Hv7vOMx6bce6BDiwZoir837osX0pLv3oF4rSfwibtbrEPhOwuVrOiDKwb1hEA_oduTRhiJzvbmrHuP97DxzX8RzamJRsKDQljHyUrLaijevTb3kBtF9jbiITa0SOlFcd71KAJz/s600/71947A5E-5678-4155-BB7F-E90F4573684C.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="387" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhO3hBPd0Hv7vOMx6bce6BDiwZoir837osX0pLv3oF4rSfwibtbrEPhOwuVrOiDKwb1hEA_oduTRhiJzvbmrHuP97DxzX8RzamJRsKDQljHyUrLaijevTb3kBtF9jbiITa0SOlFcd71KAJz/s320/71947A5E-5678-4155-BB7F-E90F4573684C.jpeg" /></a></div><br /><p><br /></p><p><i><b>1) Ve bir numara...</b></i></p><p><i><b>Dino Buzzati- Colombre </b></i></p><p>Buzzati'nin kendine has, ayrı bir grameri var sanki, bunu her öyküsünde hissettiriyor. Öyküleri daha önce okuduğum hiçbir şeye benzemiyor.</p><p> Bu yıl okuduğum en iyi ve farklı öyküler olmasının yanı sıra çok sıradışı bir edebiyat örneği. Buzzati sanki başka bir gezegenden sesleniyor. Bitirince kitaba sarılasım geldi.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhm9CGFaxBuvJX773ly8bLqbWP6bc7rdylCTwQYWv4qQcsoZdtXexkUksxjV0O5THGYGG75sw1TIE-J9d3Uvk1zD2MHFuGe3pm-PafWvIKODy6pKmiTamXl1O1Wv51IeHCTjUDDt4ouPGA8/s600/887AD197-1B85-4444-8CA9-D2C36B9DB539.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="384" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhm9CGFaxBuvJX773ly8bLqbWP6bc7rdylCTwQYWv4qQcsoZdtXexkUksxjV0O5THGYGG75sw1TIE-J9d3Uvk1zD2MHFuGe3pm-PafWvIKODy6pKmiTamXl1O1Wv51IeHCTjUDDt4ouPGA8/s320/887AD197-1B85-4444-8CA9-D2C36B9DB539.jpeg" /></a></div><br /><p><br /></p><p>Son olarak kendime dipnot: 2021’de daha çok yazmalıyım.</p>Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-80489760095666462972020-08-07T23:53:00.001+03:002020-08-08T00:00:00.814+03:00GÜNDELİK HAYATA SIZAN ÇOK GÜZEL TESADÜFLER: İHSAN OKTAY ANAR<p> Yeniden yazmak için bundan daha iyi bir neden bulamazdım sanırım. </p><p>Hayat çok tatlı kesişmelerle, tesadüflerle nasıl da güzelleşiyor, sıradan bir gün nasıl da bambaşka şekilde bitiveriyor.</p><p><br /></p><p>Zaten adına hayat dediğimiz zaman diliminin toplamı hep iki dakika geç veya iki dakika erken vardığımız yerlerden, olmayacak tesadüflerden de oluşmaz mı?</p><p>Bugün Alsancak’a gittiğimde de kafamda böyle bir sonu hayal edemezdim. Halbuki başka bir kafeyi arıyordum oturmak için. Hiç hesapta yoktu böylesi. </p><p>Tam daha önce gittiğim bir kafeyi ararken karşıma hiç bilmediğim bir mekan denk geldi. Aniden sıcağın da verdiği yorgunlukla oraya oturmaya karar verdim.</p><p><br /></p><p>Ve ben oturduktan çok kısa bir süre sonra mekana İhsan Oktay Anar geldi. İki adım önümde oturuverdi. Sadece iki adım. Satırlarıyla bambaşka dünyalarda kaybolduğum yazar, orada gündelik hayatın içinde oturmuş çay içiyor, hesabı isteyip cebinden bozuk para sayıyor.</p><p>Bu, düşününce inanılmaz bir şey! Kafanda öyle başka bir yere oturtuyorsun ki sevdiğin yazarları, sanki o yazarlar senin yaşadığın gündelik hayatı yaşayamaz, senin yaptığın sıradan şeyleri yapmazlarmış gibi geliyor. Ne garip...</p><p><br /></p><p>Bu fotoğraf olmasa çok içimde kalırdı. Üstad hesabı isteyip kalkmaya hazırlanırken ben de cesareti toplayıp vardım yanına. Sonrası işte bu güzel kare.</p><div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRNiZk_CLBevKXSkX9-yQoO4QW3mgsQ_xbZQWWTqDHm58O5RadZuhvM_7n5YB7Jk7ZlnyReCADSq1gKVfpYOH-N4iEFlu8B6K0pmsWtWttnY4y4ZKyYi4uYXhNpqslcQ3VRSHSYGGC7GuL/s2048/6FBA289B-CCC7-424B-9F93-00E466C35BCD.jpeg" style="display: block; padding: 1em 0px;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRNiZk_CLBevKXSkX9-yQoO4QW3mgsQ_xbZQWWTqDHm58O5RadZuhvM_7n5YB7Jk7ZlnyReCADSq1gKVfpYOH-N4iEFlu8B6K0pmsWtWttnY4y4ZKyYi4uYXhNpqslcQ3VRSHSYGGC7GuL/s640/6FBA289B-CCC7-424B-9F93-00E466C35BCD.jpeg" /></a></div><p>Bir yudum çay, bir merhaba, bir fotoğraf. Gerisi hayat işte .</p><p>Teşekkürler İhsan Oktay Anar, yazdığın her şey için. Bu harika tesadüf için. Çok teşekkürler.</p><p>Dipnot: Karşılaştığımız mekan, Alsancak’ta Be Water Cafe and Book Store. Şahane bir mekan. Kesinlikle tavsiye ederim.</p>Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-64321896542723539282019-07-23T18:35:00.001+03:002019-07-23T18:35:28.746+03:00DİZELERİNDEKİ ŞEFKATİNE SIĞINDIĞIM ŞAİR: DİDEM MADAK ''Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı<br />
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...<br />
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı<br />
Aşk diyorsunuz ya<br />
Ben istemenin Allahını bilirim bayım''<br />
<br />
''Kimi gün öylesine yalnızdım<br />
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım<br />
Annem<br />
Ki beyaz bir kadındır<br />
Ölüsünü şiirle yıkadım<br />
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım<br />
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım''<br />
<br />
''Ya siz,<br />
Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat?<br />
Nasıldı<br />
Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?''<br />
<br />
Bir şair yatıyor burada. Hikayesi annesi Füsun ile başlayıp kızı Füsun ile biten şair, dizelerindeki şefkatine sığındığım şair: Didem Madak<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJF3wpTj7lDYbaI2kubOItnYIIF2WURlJ701k2WIcTrn0rInTtAgUFJKCSbqmWp61Pj7W_T87vS3wKakk9QYtd33X3SSqsrTjq4A0r-CiMiu7bvxZmpcuJVWzkC5JP8xWKZAsUUc7KWn2c/s1600/IMG_20190720_133546.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJF3wpTj7lDYbaI2kubOItnYIIF2WURlJ701k2WIcTrn0rInTtAgUFJKCSbqmWp61Pj7W_T87vS3wKakk9QYtd33X3SSqsrTjq4A0r-CiMiu7bvxZmpcuJVWzkC5JP8xWKZAsUUc7KWn2c/s320/IMG_20190720_133546.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Hep merak ettim, neler hissetti de o dizeleri yazdı, nasıl bir ruh haliyle, uykusuz kaç gece yazdı o dizeleri? Bilmek imkansız. Gitti işte, bütün sırları ve acısıyla. O şimdi burada yatarken, onun yanında onun dizelerini anarken her zamankinden biraz daha bağlandım o dizelere. Biraz daha anlamaya çalıştım onu, dizelerindeki sırlarını, acılarını, şefkatini.<br />
<br />
Öyle tuhaf his ki, onun kabrine giden sokaklar bile sanki onun dizelerinden fırlamış birer sokak gibiydi. Her şey onu anlatıyordu, ona çıkan her yol.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4y10-gibHyIJW3CAsfsrlp1rg1au6wxIdf2RIx0bq91hLlIvPvXJcKyspNcRHodUrw5USu77YhI4rDUPFRQgqideJxz3DJU-dGDnejaOkqGYdEhWrdwc_9ujV1II64e5BznzOu4o_XEyl/s1600/IMG_20190720_123152.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4y10-gibHyIJW3CAsfsrlp1rg1au6wxIdf2RIx0bq91hLlIvPvXJcKyspNcRHodUrw5USu77YhI4rDUPFRQgqideJxz3DJU-dGDnejaOkqGYdEhWrdwc_9ujV1II64e5BznzOu4o_XEyl/s320/IMG_20190720_123152.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Uzun uzun konuştum onunla, toprağına su verdim, bolca dizelerini andım. Yine ona sığındım.<br />
<br />
Cümleleri, duyguları toparlamak zor, anlatmak zor. Ve sonra onun yanından ayrılırken bir daha nasıl aynı şekilde kalabilirdim ki? Nasıl kolayca arkamı dönüp gidebilir, bırakıp gidebilirdim?<br />
<br />
Tanımadan sevdim onu, şefkatine, dizelerindeki o hüzne, buruk yaşama hissine sığındım.<br />
Şimdi ondan geriye dizeleri kaldı emanet. Söz, Didem Abla, hep hatırlayacağım arkanda bıraktığın dizeleri.<br />
<br />
Senden geriye kalan öyle güzel teselli ki o dizeler, sıkı sıkı tutundum onlara. Başka da şeye gerek yok. Tükendi sözler, tükendi duygular.<br />
<br />
Hoşçakal Didem Abla, şimdilik.<br />
Pulbiber Mahallesi'nin sakinleri seni çok özlüyor.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgoNnZNtfBWzrCtVnNjkUx0iRwCXhEUZK7Zq5EL0AOwoffz2nCXIobqUXJkXsPThwI3sFN71Ze1eBBNkYoEqfcYZtBAmj09Tjz-VYovMqT7CKIJ4E7MNZIKCscyWKa8FneKH06N2sF6S5O8/s1600/IMG_20190720_135951.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgoNnZNtfBWzrCtVnNjkUx0iRwCXhEUZK7Zq5EL0AOwoffz2nCXIobqUXJkXsPThwI3sFN71Ze1eBBNkYoEqfcYZtBAmj09Tjz-VYovMqT7CKIJ4E7MNZIKCscyWKa8FneKH06N2sF6S5O8/s320/IMG_20190720_135951.jpg" width="180" /></a></div>
<br />Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-77953392345429041442019-02-07T21:30:00.001+03:002019-02-07T21:32:03.271+03:00BİR YAZAR BİR KİTAP: İTİRAF EDİYORUM<br />
<div dir="ltr">
<span style="font-size: 16px;">Barselona'dan Tübingen'e, Roma'ya, Avrupa'ya uzanan, Adria Ardevol'un kişisel tanıklıklarından yola çıkarak Avrupa'nın tarihine ışık tutan bir metin Katalon yazar Jaume Cabre'nin İtiraf Ediyorum'u.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpllLk8PIq5bv16OyFph6sbDXkl84I6vT83jtyQF4is5o7KF_I5TAmoGgKQRL1zKB2HBDiP-HdexoWXcSR6nD05eD_BUf-6c6mmN42JuHd1K8vDI0geChHosKryjkMk65yekNMxw2M3fGG/s1600/images+%25281%2529.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="738" data-original-width="415" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpllLk8PIq5bv16OyFph6sbDXkl84I6vT83jtyQF4is5o7KF_I5TAmoGgKQRL1zKB2HBDiP-HdexoWXcSR6nD05eD_BUf-6c6mmN42JuHd1K8vDI0geChHosKryjkMk65yekNMxw2M3fGG/s320/images+%25281%2529.jpeg" width="179" /></a></div>
<div dir="ltr">
<br /></div>
<div dir="ltr">
Adria Ardevol.<br />
Küçük bir çocukken, annesinin "Dünyaya mutlu olmak için gelmedik" sözüne karşılık "Ben mutlu olmak için geldim " der. </div>
<div dir="ltr">
<br /></div>
<div dir="ltr">
Aslında küçüklüğünden, aile yaşantısından başlayarak hayatına yolculuk ettiğimiz Adria Ardevol'un öyküsü bu cevabında gizli. </div>
<div dir="ltr">
Katalonya'da, eğitimli ama bir o kadar despot ve mükemmelliyetçi bir aile. Antika düşkünü baba, çocuğunun kusursuz olması için boğdukça boğan bir anne. <br />
Latince, İtalyanca, Almanca, Aramca, İngilizce ile etrafı çevrili, çocuk olmasına fırsat tanınmayan Adria. Anne ve babasının tüm bu sınırsız isteklerinin arasında nefes almaya çalışmaktadır. </div>
<div dir="ltr">
<br /></div>
<div dir="ltr">
Ve yakın arkadaşı Bernat. Roman boyunca Adria'nın yolculuğunun en yakın tanığı. Adria'nın yıllar ilerledikçe artan yalnızlığında var olan Bernat.</div>
<div dir="ltr">
İtiraf Ediyorum, sadece bir kişisel yolculuk değil elbette. Kitabı ilginç ve son derece dokunaklı kılan kısım, Adria Ardevol'un yaşamına tanıklık ederken aynı zamanda bir karanlık Avrupa tarihine de yolculuk ediyor olmamız.</div>
<div dir="ltr">
<br /></div>
<div dir="ltr">
Adria'nın elinden geçen, onun dokunduğu her bir nesne ... Bu nesne bir keman olabiliyor, bir ayna veyahut bir el yazması nadide bir kitap. Bu nesneler aracılığıyla bir başka insanın hayatına dokunuyoruz habersizce. Adria'nın yaşamındaki bu parçalar bir başka insanın trajedisi, kaderi. </div>
<div dir="ltr">
Kitap, Adria'nın günlükleri ve itirafları ile ilmek ilmek örülürken bizi de bu nesnelerin öyküsüne götürüyor.</div>
<div dir="ltr">
<br /></div>
<div dir="ltr">
İtiraf Ediyorum, ayrıca anlatım tarzı, üslup olarak da Türkiyeli okurun ilk kez karşılaştığı bir anlatım içeriyor. Jaume Cabre, son derece farklı bir ifade tarzı ile okurunu selamlıyor.<br />
Kalınlığıyla ters orantılı olarak ilgiyle okunası bir kitap İtiraf Ediyorum.</div>
<br />Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-47405996742306038292018-09-20T14:40:00.001+03:002018-09-20T14:40:48.465+03:00ANKARA...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7LrsxS75fePFBuIx6YgHfP2lgEccm0lDt_1MzCv2LuqHsG18-72TJRdkuSgIC_JidYScBhzrVtLS3ShD_6M7QoqwE7SFmkNy_AWUymfcckGoHy6Hi-llUZvNOtrK0Vig5nCfjRkmfDqxE/s1600/IMG_20180919_182956%255B1%255D.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1197" data-original-width="1600" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7LrsxS75fePFBuIx6YgHfP2lgEccm0lDt_1MzCv2LuqHsG18-72TJRdkuSgIC_JidYScBhzrVtLS3ShD_6M7QoqwE7SFmkNy_AWUymfcckGoHy6Hi-llUZvNOtrK0Vig5nCfjRkmfDqxE/s320/IMG_20180919_182956%255B1%255D.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuZ9EKu8oMZczOLjV-zmpYJNul8I6Iz_KI0ZuB4DYw_qyBjUEf7xXWpW5jfWD9C7pb1zsjhi483YYwc3DP3Z84mKoi58tSrQ7wfufPoGXKIyI18P7inlcuvhXnR1KmsbRk1gCp9gYVd8rC/s1600/IMG_20180919_155621%255B1%255D.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1197" data-original-width="1600" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuZ9EKu8oMZczOLjV-zmpYJNul8I6Iz_KI0ZuB4DYw_qyBjUEf7xXWpW5jfWD9C7pb1zsjhi483YYwc3DP3Z84mKoi58tSrQ7wfufPoGXKIyI18P7inlcuvhXnR1KmsbRk1gCp9gYVd8rC/s320/IMG_20180919_155621%255B1%255D.jpg" width="320" /></a></div>
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Dost'la buluşmak...</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Her zaman, ilk kez gidiyormuş gibi aynı heyecanla rafların arasında gezinmek. Ardından İmge. Bir başka güzel simgesi Ankara'nın.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Her zaman oradalar, sadık dost gibi. Her gittiğimde o sokağın başında sanki karşılıyorlarmış gibi.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Karanfil'de, Konur'da salınarak dolaşmak, kaldırımlarını ezberlemek. Bestekar'a sapmak. Kocatepe'den aşağı bırakmak kendini. Kulakta çalan bir "Mamak Türküsü" belki. Tunalı Hilmi'ye girip sahaflarda kaybolmak, aradığın bir kitaba tozlu rafın birinde denk gelmenin mutluluğu bazen.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Ankara... Bütün o kasvetli olduğu söylenen havasında, kaldırımlarında, başka şehirlerde arayıp da bulamadığım şeyi bulurum ben hep. </span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Öyle çok şey var ki o grilikte... Barış Bıçakçı'dır Ankara, Bizim Büyük Çaresizliğimiz'dir. Ender ile Çetin'in dostluğudur, Nihal'dir. </span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Behzat Amirimdir, her derlendiğinde gittiği Kuğulu Park'tır, Gençlik Parkı'dır, Hayalet'tir, Harun'dur. Boşuna sevmedim ya onları.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">İzmir Mavi trendir Ankara. Kavuşmanın ve ayrılmanın habercisi olan. </span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Yahya Kemal'in Ankara'da bulamadığı şey nedir de Ankara'nın dönüşünü sevmiş bilmem ama ben Ankara'dan her dönüşte hep eksik kalır bir yanım.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Pilli Bebek'tir Ankara. O griliğe çok yakışan şarkılarıdır.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Ve gecenin sonunda o gri kaldırımlarda yürürken bir eylül akşamında, kulakta Eylül Akşamı'nın çalmasıdır. </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">"Ve bir eylül akşamında </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Yaprak çıtırtılarıyla </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Yürüyorsun </span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Yürüyorsun, yürüyorsun..."</span><br />
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW3pFFJraDN5vsGFh2dw8aeDElNyKfenapRE7YoWxOlgy36WQ8kAzc01n9ApG6FNOEyJW4IoKsHOPAQxpJszvOjLu5v2hMlO-mYYbyCwDILgWPwee-QDGe3k_BA0GG6t9rIp1C3xoGqrRg/s1600/IMG_20180919_221211%255B1%255D.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1197" data-original-width="1600" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW3pFFJraDN5vsGFh2dw8aeDElNyKfenapRE7YoWxOlgy36WQ8kAzc01n9ApG6FNOEyJW4IoKsHOPAQxpJszvOjLu5v2hMlO-mYYbyCwDILgWPwee-QDGe3k_BA0GG6t9rIp1C3xoGqrRg/s320/IMG_20180919_221211%255B1%255D.jpg" width="320" /></a></div>
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span>
<br />Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-53042268710305474432018-09-07T01:05:00.002+03:002018-09-07T01:05:59.547+03:00PAL SOKAĞI'NDA BİR GÜN<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Bazı anlar var. Hemen üstüne yazamıyorsun, yazmak istemiyorsun. Zihinde demlenmeye bırakıyorsun. Aradan bir süre geçtikten sonra dönüp baktığında çok daha büyüleyici geliyor insana.</span><br />
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">8 Haziranda oradaydım, Budapeşte'de. O çok görmek istediğim sokağı görmemin üstünden üç ay geçmişken şimdi yazabilirim sanırım.</span><br />
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Tam da bu an içindi her şey. Bütün o kilometreler, yollar, hatta bütün o yurtdışına çıkma isteği. Bir gün bu sokağa gelebilmek içindi. Küçük bir çocukken, o kitabı okurken hayalimde canlandırdığım o sokağı görebilmek için.</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0njBn-MprUaTxMWprTjTGjOvcdO7SWYqVoSm4hJucVGjgpYu0nvM_ETFnFzq5uO6UlMgLpyj2WqX7cBvds5tFMf8VO_UEuy8vhS8tTT3KDgmQWEtIQBJC_W42qNrzCg9bWSREIhP2VYO-/s1600/IMG_20180608_175025_HHT.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1197" data-original-width="1600" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0njBn-MprUaTxMWprTjTGjOvcdO7SWYqVoSm4hJucVGjgpYu0nvM_ETFnFzq5uO6UlMgLpyj2WqX7cBvds5tFMf8VO_UEuy8vhS8tTT3KDgmQWEtIQBJC_W42qNrzCg9bWSREIhP2VYO-/s320/IMG_20180608_175025_HHT.jpg" width="320" /></a></div>
<br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Nemeçsek'in, Boka'nın, Gereb'in, Kolnay'ın yanındaydım. Çocukluk arkadaşlarımın, beni büyüten hikayenin kahramanlarının yanındaydım. Pal Sokağı Çocukları'nın yanında.</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtxugfENcVCBL5KDGvvUhE8Dvfxa97qc5jM_xms6yWUJfIopt5B1pGC4X8YPl0i6KBZDwKhpEmc_A5UUaQVsHumues-ml0gQMVehs6uB2ItEVRa-zCfbcfjFixUrkwfCejNdDmO5xmB2wd/s1600/IMG_20180608_175103_HHT.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1197" data-original-width="1600" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtxugfENcVCBL5KDGvvUhE8Dvfxa97qc5jM_xms6yWUJfIopt5B1pGC4X8YPl0i6KBZDwKhpEmc_A5UUaQVsHumues-ml0gQMVehs6uB2ItEVRa-zCfbcfjFixUrkwfCejNdDmO5xmB2wd/s320/IMG_20180608_175103_HHT.jpg" width="320" /></a></div>
<br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Öylesine gerçek, öylesine hayal ettiğim gibiydi ki sanki birazdan Budapeşte'de gün batarken biz arsamıza koşacağız, Kırmızı Gömleklilere karşı savunacağız oyun alanımızı. </span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Yanlarından güçlükle ayrılırken gün batmak üzereydi Pal Sokağı'nda, belki oyun arsaları yenik düşmüştü şehir hayatına ama benim çocukluk arkadaşlarımın anısı orada dimdik ayakta.</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaSiSrxfFRWkROhz6SnAmCgZdhB87i8PDFPgnKaprspuAP0pXVTUbNz-93Sn2IIMYWVlFB8G3raw5TrrdhhUVJahVgavj_wYW4rH_LfZnYeNHjqSuVdXRvf-7nEal_QHj8CbJ8_Dn7M118/s1600/IMG_20180608_180137_HHT.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1197" data-original-width="1600" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaSiSrxfFRWkROhz6SnAmCgZdhB87i8PDFPgnKaprspuAP0pXVTUbNz-93Sn2IIMYWVlFB8G3raw5TrrdhhUVJahVgavj_wYW4rH_LfZnYeNHjqSuVdXRvf-7nEal_QHj8CbJ8_Dn7M118/s320/IMG_20180608_180137_HHT.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgN9nT94F1sVUgdeEejGQGMz2Nv-9cuXTuWd6iVNT3nPlFkkWCJLnUePj449eNfU7yvK6dXkHSG6hjp4IDuC4u-qs_n91AYrapj4cy-ue2KPGhYhzQCvdR4EG7OW6TNA_T-wHtT_bws76gK/s1600/IMG_20180608_180632_HHT.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1197" data-original-width="1600" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgN9nT94F1sVUgdeEejGQGMz2Nv-9cuXTuWd6iVNT3nPlFkkWCJLnUePj449eNfU7yvK6dXkHSG6hjp4IDuC4u-qs_n91AYrapj4cy-ue2KPGhYhzQCvdR4EG7OW6TNA_T-wHtT_bws76gK/s320/IMG_20180608_180632_HHT.jpg" width="320" /></a></div>
<br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Ne demişti Murathan Mungan: "Büyümek gurbete çıkmaktır''</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Ne kadar gurbete çıksak da bazı hisler değişmiyor işte, kalıyor baki.</span><br />
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Bir gün, yeniden buluşmak üzere Budapeşte. Çocukluk arkadaşlarıma iyi bak.</span>Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-29031199707987536832018-06-25T23:44:00.000+03:002018-06-25T23:44:12.496+03:00DAĞLARDA KAR SESİ VAR KAZIM ABİ<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Ben Kazım'ı özledim</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Ağlasam ayıp mıdır?</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Türkülerle büyüyen biri olarak Karadeniz kültürünü ve seni tanımam öyle kaçınılmazdı ki Kâzım abi, albümlerini dinler dinlemez bağlandım sana.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Ve hep bir yara oldun her dinleyişimde. Kimi zaman kabuk bağladı çoğu zaman kanadı. O yara hep durdu orada.</span><br />
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Hem dert ortağım oldun hem neşeme ortak oldun kemençe ile, tulum ile. Hayatımın her döneminde iz bıraktın. </span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Yeri geldi, hevesle hazırladığım sunumlarda seni anlattım insanlara doyasıya. Hep senden bahsetmek istedim Kazım abi. Hep seni anlatmak istedim.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Benim bir abim yok ama eğer olsaydı tam da senin gibi bir abim olsun isterdim. O zaman daha güçlü hissederdim kendimi. Sen , benim hiç tanımadığım, sahip olmadığım ama yüreğinin güzelliğinden şüphe duymadığım abimsin. Öyle de kalacaksın.</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVVnQcvqzXZeIc_5pEQpg_k2j7F5r7RTKvgmyU-AhcjleeAg2RPB6coOVtHZVuPqoBxOOR0zwTgDpt6moUNC2bXBDndmmsB4hjkot4SYwS1mfoK6lQb_uAqr65FLa65KnL6zOrvfmnK9JJ/s1600/kazim-koyuncu-peace.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="620" height="206" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVVnQcvqzXZeIc_5pEQpg_k2j7F5r7RTKvgmyU-AhcjleeAg2RPB6coOVtHZVuPqoBxOOR0zwTgDpt6moUNC2bXBDndmmsB4hjkot4SYwS1mfoK6lQb_uAqr65FLa65KnL6zOrvfmnK9JJ/s320/kazim-koyuncu-peace.jpg" width="320" /></a></div>
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Biliyorum, bir gün geleceğim mutlaka yanına, az kaldı. Bir fındık ağacının gölgesinde oturacağım baş ucunda uzun uzun. Senin büyüdüğün sokaklarda yürüyeceğim, seni soluyacağım hopa'nın havasında uzun uzun. Kim bilir, belki bir gün alırım valizi gelirim ve hiç dönmem. Kalırım oralarda. Kendimi ait hissedeceğim bir yerde. "Dağlarda kar sesi var" hala kazım abi. Üşüyorum bir haziran gününde. Kulağımda yine sen varsın.</span><br />
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">İyi ki vardın, iyi ki bir zamanlar şarkılarını söyledin, paylaştın bizlerle. Bütün o insani güzelliğinle, güç veren, umut aşılayan varlığınla. Virginia Woolf'un tam da sana yazılmışcasına duran o sözü gibi: "Ne hoş bir güzelliği vardır, hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin"</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">İyi ki geçtin.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Kardeşinle tanışabildim, keşke seni de görebilseydim. Alacağın olsun. </span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Bugün bütün şarkılar senin için. Gözlerde yaşlarla. Buluşmak ümidiyle, bir gün o yeşillikte. </span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;">Kazimişi Gzas Vorert!</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/ZRVmLKgynGk/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/ZRVmLKgynGk?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<span style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span>Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-4256822731094054192018-03-18T20:16:00.001+03:002018-03-18T20:18:40.577+03:00Bir yazar bir kitap: Murathan Mungan- Çador<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i>"Aradıkların ya ölmüştür , ya kaybolmuş... Bulsan bile, onların senin bıraktığın insanlar olmadığını göreceksin. En kötü yabancı çeşidi, bir zamanlar tanıdıklarının arasından çıkar."</i></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i><br /></i></span>
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i>"Geçmişe ilişkin hatırladıkları kötü şeyler değildi ama, nedense geçmiş içini acıtıyordu. Hatıraların insanın içini acıttığı yaşlara gelmiş olmalıydı: Bir yaştan sonra hatıralar, iyi ya da kötü olmalarından bağımsız olarak, sahiplerine acı veriyorlardı.</i></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i>Sahi, o yaşlara bu kadar erken gelmiş olabilir miydi?"</i></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i><br /></i></span>
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i>"Baba ile oğul birlikte gülmeye başladılar. Kelimelere dökemese de kalbinin bir yerinde biliyordu: Dünyada çok az şey, birlikte aynı şeye gülen baba ile oğulun kahkahalarının aydınlığındaki mutluluğun yerini tutar."</i></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i><br /></i></span>
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i>"Bazı insanların hayatında bazı ölümler geri dönülmez değişikliklere yol açar; bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı değişikliklere... Herkesin hayatında da böyle olduğu sanılır. Hayır, herkesin hayatında böyle olmaz. Bazıları hayatlarından eksilenlerin yasını tuttuktan sonra, geriye dönüp kaldıkları yerden aynen sürdürürler hayatlarını. Daha kalpsiz olduklarından değil , yalnızca böyle olduklarındandır bu. Kimileriyse yas tutmayı bilmez. Ya hiç yas tutmazlar, ya da bütün ömürlerini tuttuklarını yasa çevirirler; bu sefer de geriye hayat kalmaz."</i></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i><br /></i></span>
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i>"Çünkü insanın kelimelerini emanet edebileceği bir yüzün var senin," dedi. Kendi uğultusunda kör olmamış bakışların , hala taze bakıyor dünyaya, içinin çıplağını yankılarken bakışları kör olmuş yüzlerce insan var sokaklarda hayaletler gibi dolaşan. Birbirlerinin yüzlerinde kaybolmuşlar. Birinin yüzünden diğerinin yalnızlığına geçiliyor. Bazı insanlar bir kelime darbesiyle ölürler. Şimdilerde ise değil ölmek, kimseye tek bir mana bile söylemiyor kelimeler"</i></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Satırlara sinen bir Murathan Mungan bilgeliği. Muhteşem bir novella, bir çöl sarısında geçen arayış öyküsü.</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzvljy77es5JmHqwUVE3kXxLOFCnGwdYTv_mvqz4eTiG7nGO4tc1lgQN9tSA1vcTOmwJydAKusrkm3ON2esVgxpP-b_3kbk8CqPYg8KiFwhJRnsb4khZF-smtZpAsYGYIoylJ95p19iVZZ/s1600/0000000148447-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="398" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzvljy77es5JmHqwUVE3kXxLOFCnGwdYTv_mvqz4eTiG7nGO4tc1lgQN9tSA1vcTOmwJydAKusrkm3ON2esVgxpP-b_3kbk8CqPYg8KiFwhJRnsb4khZF-smtZpAsYGYIoylJ95p19iVZZ/s320/0000000148447-1.jpg" width="212" /></a></div>
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: x-small;"><br /></span>
<br />
<div>
<br /></div>
Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-8613823378601135532018-03-11T21:09:00.000+03:002018-03-12T00:24:41.768+03:00Zamanı donduran melodiler: The Boxer Rebellion <i>The Boxer Rebellion </i><br />
<i><br /></i>
Vikipedik bir tanımla; Londra merkezli, 2001’de kurulan Indie topluluk. Klasik tanımların, cümlelerin ötesinde ise, benim için cümlelerin yetmeyeceği güzellikte, gitarlarından hayata dair her duygunun şelale olup aktığı , “iyi ki müzik yapıyorlar” dedirten adamlar.<br />
<br />
2005’te Exits ile başlayan müzikal yolculukları Union (2009), The Cold Still (2011), Promises (2013), Ocean by Ocean (2016) ile devam etmişti.<br />
<br />
Ve grup, bu ay yayınlayacakları yeni albümleri Ghost Alive’den Here I Am isimli parçalarını yayınladı. Albüm ise 23 Martta dinleyici ile buluşacak.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEA9VH1fvEBZGTjPKgl9J7RbCpBhYhiju2tfBL-AXqgZCtekA58JJ2bGQ5pXPt27M0sQdwV0GNk4_ububrpcQ9OjEsnkwBudqvrGM1B2eL4ZHebYhKRNrlmJI_Psj574dJakeU6vyjWbBb/s1600/IMG_0521.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="640" data-original-width="640" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEA9VH1fvEBZGTjPKgl9J7RbCpBhYhiju2tfBL-AXqgZCtekA58JJ2bGQ5pXPt27M0sQdwV0GNk4_ububrpcQ9OjEsnkwBudqvrGM1B2eL4ZHebYhKRNrlmJI_Psj574dJakeU6vyjWbBb/s320/IMG_0521.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
İki gündür aralıksız şekilde dinlediğim<i> Here I Am</i> ise bu satırları yazmaya itti beni.<br />
The Cold Still’in atmosferine yakın çizgide, yine aynı The Boxer Rebellion güzelliğinde büyüleyici bir şarkı ile geri dönmüşler. Bir süredir ayrı kaldığın fakat hiç değişmeyen samimiyetiyle bir dost gibi.<br />
<br />
Bir yerlerde müzik dediğimiz bir şey var ise, The Boxer Rebellion o güzelliği oluşturan gruplardan biri.<br />
<br />
İyi ki varsın The Boxer Rebellion.<br />
Dinleyin, dinletin. İyi gelecek.<br />
<br />
<br />Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-67978623125715354022018-03-05T08:07:00.000+03:002018-03-05T08:07:06.476+03:0090. Akademi Ödülleri Ve bir ödül sezonu daha geride kaldı. 90. Akademi Ödüllerinde ödüller tahmin edilen isimlere gitse de En iyi Film ödülünde beklenti Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri yönündeydi fakat yönetmen dalından sonra The Shape of Water, en iyi film ödülünü de kazanarak gecenin galibi oldu.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKdu9Buh3Je8CukMAKOhotX_fAuVvxhIm6fiM2zjKZx2C6NwKXCxsmFHww1CIFCQVQIZvo4Y31I_SMKmf6mvbVK6LyyuVvxZxyFCqiJOmvyJ2cwWiQWK3X-VPdGtHRMRx9lSLjBm53Qv3x/s1600/90scars_newsbanner_copy.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="540" data-original-width="960" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKdu9Buh3Je8CukMAKOhotX_fAuVvxhIm6fiM2zjKZx2C6NwKXCxsmFHww1CIFCQVQIZvo4Y31I_SMKmf6mvbVK6LyyuVvxZxyFCqiJOmvyJ2cwWiQWK3X-VPdGtHRMRx9lSLjBm53Qv3x/s320/90scars_newsbanner_copy.png" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Ödüllerin tam listesi:<br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Film:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> The Shape of Water</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Yönetmen:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Guillermo Del Toro (The Shape of Water)</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Erkek Oyuncu:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Gary Oldman (Darkest Hour)</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Kadın Oyuncu:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Frances McDormand (Three Bilboards Outside Ebbing, Missouri)</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i> </i>Sam Rockwell (Three Bilboards Outside Ebbing, Missouri)</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i> </i>Allison Janney (I, Tonya)</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;">En İyi Özgün Senaryo:</strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Get Out</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Uyarlama Senaryo:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Call Me by Your Name</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Görüntü Yönetmeni:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Roger Deakins (Blade Runner 2049)</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Kurgu:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Dunkirk</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Özgün Müzik:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Alexandre Desplat (The Shape of Water)</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Özgün Şarkı:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Remember Me (Coco)</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Ses Kurgusu:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Dunkirk</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Ses Miksajı:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Dunkirk</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Prodüksiyon Tasarımı:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> The Shape of Water</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Kostüm Tasarımı:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Phantom Thread</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Görsel Efekt:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Blade Runner 2049</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Saç ve Makyaj:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Darkest Hour</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>Yabancı Dilde En İyi Film:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i> </i>A Fantastic Woman</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Animasyon:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Coco</span><br />
<strong style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><i>En İyi Belgesel:</i></strong><span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"> Icarus</span><br />
<span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;"><br /></span>
<span style="color: #353535; font-family: merriweather, "times new roman", times, serif; text-align: center;">2019'da görüşmek üzere.</span>Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-82910834390092827632018-03-04T23:48:00.002+03:002018-03-04T23:49:17.799+03:00Oscar goes to.... 90. Akademi ÖdülleriÖdül sezonunun en tatlı, nihai gecesi. Daha adaylar bile açıklanmadan başlayan tartışmalar, havada uçuşan tahminler, “Oscar kim ki ya, ölçüt mü o?” deyip yine de gözünü tartışmalardan alamamalar, aday filmlerin tek tek irdelenişi, çeşit çeşit yazılar, podcast’lar.<br />
<br />
Elbette tüm gece sabaha dek süren uykusuz bir maraton. Sabaha karşı da şiş gözlerle, sonuçtan mutlu veya mutsuz şekilde ayrılmak, takip eden hafta içinde sonuçları tartışmak ve bir sonraki seneye kadar beklemek üzere rafa kaldırmak.<br />
<br />
Oscar, tam bir şenlik sinemaseverler için. Bir nevi bayram.<br />
<br />
Şovuyla, adaylarıyla, ikon isimleriyle tüm gece heyecanla ayakta tutan yılın sinema gecesi.<br />
<br />
Akademi ödülleri bu gece, yani pazarı pazartesiye bağlayan gece 90. kez klişe tabirle “sahiplerini bulacak” (Şu bayan Oscar jargonuna da yeni bir çözüm üretmek lazım ya neyse)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXvEM6ghqgIHDBfz2kU5raSP6tt4tPqMiAg6v_10IWX2Td9G0YjFmDm_UhKdOb_zQbVQAVnkXvmetFeaayLNH9JcwDpbxGyxK05g1O3bGKLbjxaQzQ9Lr8m7ESWE3CqV-c_0oqix39icCy/s1600/90scars_newsbanner_copy.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="540" data-original-width="960" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXvEM6ghqgIHDBfz2kU5raSP6tt4tPqMiAg6v_10IWX2Td9G0YjFmDm_UhKdOb_zQbVQAVnkXvmetFeaayLNH9JcwDpbxGyxK05g1O3bGKLbjxaQzQ9Lr8m7ESWE3CqV-c_0oqix39icCy/s320/90scars_newsbanner_copy.png" width="320" /></a></div>
<br />
Bu gece ne olursa olsun, geçen seneden daha ekstrem, tuhaf bir gece olmayacağı kesin. Ne olmuştu geçen sene? Sinemaseverlerin unutmaları mümkün değil zaten. Tarihi bir geceye (daha doğrusu rezalete) tanık olmuştuk Faye Dunaway ve Warren Beatty’in yanlış anonsu sayesinde.<br />
<br />
Bütün bir La La Land ekibi sahnede maskara olmuştu. Üstelik ekip sahneye çıkıp ödülü alıp sevinirken, teşekkür konuşmasını bile yaparken bu rezalet ciddi bir süre düzeltilmemişti. Düzeltildiğinde de zaten çok geç olmuş, Oscar tarihinin en büyük rezaletine imza atılmıştı.<br />
<br />
Bu konuda ise Faye Dunaway’in pişkinliği (O konuda kendisine ben de kırgınım) , Beatty bir şeylerin ters olduğunu sezmesine rağmen, resmen dürtükleyerek “hadi artık açıkla “ gibisinden hareketiyle Beatty’i hataya zorlaması ve rezillik yaşandıktan sonra da tüm topu Beatty’e atması unutulacak cinsten değil.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXFzrHnLYqgTO98RRELNxrb3uxi8OXL8gCfV1qlZG8mXSvsvu_QhoiRExtOER9-luYXuuP4xcb5KQKbNeOB07_ShJys4dPL7t62GGfScPc1RkU-bGaZbhEmuUfry6lcoTDZJtf8OTkpUp1/s1600/usa-academy-awards-2017.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="413" data-original-width="620" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXFzrHnLYqgTO98RRELNxrb3uxi8OXL8gCfV1qlZG8mXSvsvu_QhoiRExtOER9-luYXuuP4xcb5KQKbNeOB07_ShJys4dPL7t62GGfScPc1RkU-bGaZbhEmuUfry6lcoTDZJtf8OTkpUp1/s320/usa-academy-awards-2017.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Her neyse, sevabıyla günahıyla bu gecenin üstünden bir yıl geçti. Peki şaka gibi olan ne? Bu ikilinin bu gece tekrar “En iyi film” ödülünü takdim edecek olmaları. Tahmin etmek zor değil zaten, geçen yıla göndermeler, bayat şakalar sahnedeyken havada uçuşacaktır.<br />
Umarım bu son derece yaratıcı(!) şakayı yapmaktan vazgeçerler.<br />
<br />
Gelelim bu yıla. Genel olarak tatmin edici bir ödül sezonu değildi kendi adıma söylemek gerekirse. İnsan, vasat dediği yılları bile özlüyor bu senenin adaylarına bakınca. İyi filmler çıkmadı mı? Var elbette. Zaten alırlarsa onların ödülleriyle teselli bulacağım bir gece olacak.<br />
<br />
Fakat tüm bu vasatlığın aksine oyuncu kategorilerinde alması muhtemel isimleri düşünmek heyecan verici. Yıllardır içimizde ukde kalan Gary Oldman’ı gecenin sonunda elinde Oscar’ı ile görmek ve Frances McDormand’in ikinci Oscar’ını alması gibi güzel ihtimaller var.<br />
<br />
Kategorilere göz attığımızda fazla sürprize açık bir kategori yok gibi. Ana dalların çoğunda favori isimlerin almasına kesin gözüyle bakılıyor.<br />
Bence yabancı dilde en iyi film dalı, ana kategorilere göre daha nitelikli ve çekişmeli. İbreler Zvyagintsev'in Loveless'ından yana olsa da Altın Palmiyeli The Square ve çok sevdiğim Macar Sinemasından On Body and Soul da Loveless'i zorlayacak filmler.<br />
<br />
Gelelim Kim alır/Kim almalı kısmına. Belirttiğim gibi ana kategorilerde sürpriz pek görünmediği için benim de tahminlerim çoğunlukla aynı yönde. İşte benim kim alır/kim almalı listem:<br />
<br />
En iyi film:<br />
<i><b>Kim alır: Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri</b></i><br />
<i><b>Kim almalı: Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
En iyi yönetmen:<br />
<b><i>Kim alır: Guillermo Del Toro (Shape of Water)</i></b><br />
<b><i>Kim almalı: Christopher Nolan (Dunkirk)</i></b><br />
<b><i><br /></i></b>
En iyi erkek oyuncu:<br />
<b><i>Kim alır: Gary Oldman (Darkest Hour)</i></b><br />
<b><i>Kim almalı: Gary Oldman (Darkest Hour)</i></b><br />
<b><i><br /></i></b>
Gary Oldman'ı Darkest Hour'da gördüğüm an, şu performansı gördükten sonra, ''kim başka bir adayı favori olarak gösterebilir ki?'' diye düşündüm. Film, zaten tamamen Oldman'ın sırtında ilerliyor ve Oldman da filmin kendisine bıraktığı alanı sonuna kadar değerlendiriyor.<br />
<br />
En iyi kadın oyuncu:<br />
<b><i>Kim alır: Frances McDormand (Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri)</i></b><br />
<b><i>Kim almalı: Frances McDormand (Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri)</i></b><br />
<b><i><br /></i></b>
Ekstra bahsetmeye bile gerek yok aslında. Frances McDormand ikinci Oscar'ına sadece birkaç saat uzaklıkta. Sonuna kadar hak ettiği bir ödül.<br />
<br />
En iyi yardımcı erkek oyuncu:<br />
<b><i>Kim alır: Sam Rockwell (Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri)</i></b><br />
<b><i>Kim almalı: Sam Rockwell (Three Bilboards Outside, Ebbing Missouri)</i></b><br />
<b><i><br /></i></b>
En iyi yardımcı kadın oyuncu:<br />
<i><b>Kim alır: Allison Janney (I, Tonya)</b></i><br />
<i><b>Kim almalı: Allison Janney (I, Tonya)</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
En iyi animasyon:<br />
<b><i>Kim alır: Coco</i></b><br />
<b><i>Kim almalı: Loving Vincent</i></b><br />
<b><i><br /></i></b>
Loving Vincent, son yıllarda izlediğim en incelikli, en farklı animasyon. Sadece animasyon değil, bir yapım olarak bakıldığında bile göz kamaştırıcı. Anlamsız şekilde Coco'nun arkasında kalmasına üzülüyorum. Bir sürpriz olur mu, sanmıyorum ama ola ki alırsa gecenin en çok sevineceğim ödüllerinden biri olur.<br />
<br />
Yabancı dilde en iyi film:<br />
<i><b>Kim alır: Loveless</b></i><br />
<i><b>Kim almalı: On Body and Soul</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
Gecenin en çetin ceviz yarışı ve şüphesiz adayları diğer ana kategorilerden daha nitelikli kategorisi. Rusların Nuri Bilge Ceylan'ı ilk Oscar'ını alır mı göreceğiz fakat iki yıl önce eğer Son of Saul ile Oscar Macarlara gitmemiş olsaydı kesinlikle On Body and Soul'un adayların arasından sıyrılacağını söylerdim.<br />
<br />
Belli başlı kategorilerde tahminlerim böyle. Geceden en büyük ama gerçekleşme ihtimali düşük olan isteklerim ise, yönetmenlik dalında Nolan'ın Oscar'ı alması, On Body and Soul'un Macarlara ikinci Oscar'ı getirmesi. Loving Vincent'in animasyon ödülünü kazanması.<br />
<br />
Ayrıca umarım politik doğruculuk ayağına Get Out'un ödüllere boğulmayacağı bir gece olur.<br />
<br />
Herkese iyi seyirler.<br />
<br />
<br />
<br />Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-77321287786840472352018-02-28T21:59:00.000+03:002018-02-28T21:59:13.469+03:00Bir yazar bir kitap: Eduardo Galeano- Zamanın Ağızları<span style="background-color: #f5f8fa; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #14171a; font-family: Segoe UI, Arial, sans-serif;">Uruguaylı büyük yazar, yazdıklarıyla bana çok şey katan insan Eduardo Galeano'nun ''Zamanın Ağızları'' isimli kitabı da Sel Yayıncılık tarafından külliyata kazandırıldı.</span></span><br />
<span style="background-color: #f5f8fa; color: #14171a; font-family: "Segoe UI", Arial, sans-serif; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="background-color: #f5f8fa; color: #14171a; font-family: "Segoe UI", Arial, sans-serif; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;">Sel Yayıncılık, Galeano külliyatının kalan birkaç parçasını eklemeye devam ediyor.
Gün gelecek, artık Türkçe’de basılacak bir Galeano kitabı kalmayacak. İşte o zaman gerçekten veda edeceğiz büyük yazara.</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTWwI-5Yxu4UTkkje3bqvAze-0zDwXSSjP4yjJ5iN8UrPJXEQbS3wdM8b0sPvy_qQXfhVzFpK0no7xANUrFVzsQf0axko26qlCf59xZXdpr5TKxeQrWe9zCyDRQsAvH8_KlcUdvDKDB9hb/s1600/ZamaninAgizlari_2KK.JPEG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="487" data-original-width="345" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTWwI-5Yxu4UTkkje3bqvAze-0zDwXSSjP4yjJ5iN8UrPJXEQbS3wdM8b0sPvy_qQXfhVzFpK0no7xANUrFVzsQf0axko26qlCf59xZXdpr5TKxeQrWe9zCyDRQsAvH8_KlcUdvDKDB9hb/s320/ZamaninAgizlari_2KK.JPEG" width="226" /></a></div>
<span style="background-color: #f5f8fa; color: #14171a; font-family: "Segoe UI", Arial, sans-serif; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;"><br /></span>Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-87434681799786792812018-02-10T03:11:00.000+03:002018-02-10T03:11:09.113+03:00Ansızın akla düşenler...Chris Cornell.<br />
18 Mayıs 2017’den beri bu dünyada değil.<br />
Yalnızca şimdi değil, her daim akla düşecek olanlardan.<br />
<br />
Huzur içinde uyu<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/QAfpuiDZV_c/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/QAfpuiDZV_c?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-67202094063091489392018-02-08T01:41:00.001+03:002018-02-08T01:41:32.327+03:00Göteborg Film Festivali’nden NotlarÜç haftadır soğuk havasına ters gayet sıcak, pozitif insanların yaşadığı İskandinavya’dayım. İsveç’in şirin, küçük (esasen en büyük ikinci kenti fakat ülkemize göre kıyaslandığında son derece sakin, küçük kalıyor tabii) Göteborg kentindeyim. Erasmus vesilesiyle geldiğim bu şehirde haziran ayına kadar kalacağım.<br />
<br />
Tabii gelir gelmez, şehirde ne var ne yok keşfe çıkmışken Göteborg Film Festivali gibi harika bir etkinliğe denk geldim. İskandinavya’nın en büyük film festivali olma özelliği taşıyan bu festival, bu yıl 41. kez düzenleniyormuş.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggVMflLRoSBnrHfxSdtJ5b55p38VLM0FAA5h4TQvqj0RK4MbkMNpmsM3BheHVTciyNRck9t1pukkBBZodPxz2yqBiwjGEwLM5acqvW9y1BGc9i7x-1siRIpdSs11TiwGZmJRPEOleRczFh/s1600/IMG_20180116_155109%255B2%255D.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1197" data-original-width="1600" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggVMflLRoSBnrHfxSdtJ5b55p38VLM0FAA5h4TQvqj0RK4MbkMNpmsM3BheHVTciyNRck9t1pukkBBZodPxz2yqBiwjGEwLM5acqvW9y1BGc9i7x-1siRIpdSs11TiwGZmJRPEOleRczFh/s320/IMG_20180116_155109%255B2%255D.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Ocak ayı boyunca şehrin her yerinde bilboardları süsledi Alicia Vikander’lı tanıtım posterler. Kendisi bu yıl festivalin onur konuğu olarak şehre gelmiş fakat ben kaçırdım söyleşisini. Ayrıca Juliette Binoche de festivalin konukları arasındaydı.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpelnp_xtFOZfnBJIK-MtFa6RDd1nliGzNjizICf_ECFqemQMB6WKCBAF96zlx43BiqchyRBtQ7JXF4HQNT8RCMH1FiwURGSWYEOk6fqLw2TJ4NHhn50vbUZCIODHhj7T6PRVOSbIEYMfH/s1600/IMG_20180116_155733%255B1%255D.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1197" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpelnp_xtFOZfnBJIK-MtFa6RDd1nliGzNjizICf_ECFqemQMB6WKCBAF96zlx43BiqchyRBtQ7JXF4HQNT8RCMH1FiwURGSWYEOk6fqLw2TJ4NHhn50vbUZCIODHhj7T6PRVOSbIEYMfH/s320/IMG_20180116_155733%255B1%255D.jpg" width="239" /></a></div>
<br />
Gelelim festival içeriğine. Programa baktığımda Türkiye’den dört filmin katıldığını gördüm. Yol, İşe Yarar Bir Şey, Mavi Sessizlik ve Uzak Evren.<br />
İşe Yarar Bir Şey’i Türkiye’deyken izlemiştim vizyonda , onu burada pas geçtim o yüzden. Geriye kalan seçeneklerden de Türk Sineması’nın mihenk taşı Şerif Gören- Yılmaz Güney filmi Yol’u seçtim.<br />
<br />
<b><i>YOL</i></b><br />
Fazla söze hacet yok zaten hakkında. Türk Sineması için bir kilometre taşı. Türkiye’den binlerce kilometre ötede, hiç ummayacağım bir yerde sinemada deneyimleme fırsatı buldum.<br />
Salon tamamen doluydu. Film öncesi bir görevli geldi, Yılmaz Güney hakkında bilgi verdi seyircilere. Arkasından seyircilerinden hayret nidası ve alkış geldi. <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHQz8Zq8iXdL-1alyltsbrhMIcLzt2Q327Ka6mmOGZlL91tc9_unTUzdr6rQjuC4EYTnWUkcau_zUJWFjbwf8OleII2PXEPqUYRMPHTskdgZ0uwPdcF8EdxkkrYoDxlRDK1a3xFDLMDOrN/s1600/IMG_20180128_135954_HHT%255B1%255D.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1197" data-original-width="1600" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHQz8Zq8iXdL-1alyltsbrhMIcLzt2Q327Ka6mmOGZlL91tc9_unTUzdr6rQjuC4EYTnWUkcau_zUJWFjbwf8OleII2PXEPqUYRMPHTskdgZ0uwPdcF8EdxkkrYoDxlRDK1a3xFDLMDOrN/s320/IMG_20180128_135954_HHT%255B1%255D.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
Bir isimle aynı ülkeden olmanın mutluluğunu, o ortak paydanın sevincini hissettim.<br />
Ve fakat öte yandan da filmi izlerken sürekli o salondaki İsveçli seyircilerin filmi nasıl algıladıklarını merak ettim. Yani öyle film ki mesela , kardeşinin ölüsünü gördükten sonra töre kuralları gereği , eve girip kardeşinin karısına “artık kocan benim” demek veya sadece bu da değil, filmdeki tüm güneydoğu sahnelerinde yaşananlar bir İsveçli seyirci tarafından nasıl bir mantığa sığdırılarak anlaşılabilir ki? İşin bir başka boyutu yıl 2018 olmuşken, artık bunlar yaşanmıyor demek mümkün mü?<br />
<br />
Tüm bu düşünceler kafamda dolanırken izledim Yol’u ve filmin sonunda da salonca alkışlayarak bir selam yolladık Güney’e ve Şerif Gören’e.<br />
<br />
<b><i>PHANTOM THREAD</i></b><br />
Günümüzün auteur yönetmenleri sınıfına sokabileceğimiz Paul Thomas Anderson’un merakla beklenen son filmi Phantom Thread da festivalde izlediklerim arasındaydı. Bu filmin anlamı ise usta oyuncu Daniel Day-Lewis’in beyazperdeye veda filmi olması.<br />
<br />
Phantom Thread belki There Will Be Blood gibi bir şaheser niteliği taşımasa da Anderson , Inherent Vice ile yaşattığı hayal kırıklığını fazlasıyla telafi ediyor. Yine çok iyi bir dönem sineması örneğine imza atıyor.<br />
Daniel Day-Lewis için de beyazperdeye son derece zarif, şık bir veda filmi. Onu son kez izlemiş olmak hüzün verici.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNwfBcTVxluWPtkzWgL1TwNHhQ98CW2bW0U6qyzRnwuL0U2x7Sgf6AEoqP_qMI1-EznhIeGpqOjxerZrFQSl2DCQ9kJvcKchY45dHJMCllDtMVrz5DFoqtgBXqqIzPZNmsUx9uQwUKI_hD/s1600/phantomthread2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1067" data-original-width="1600" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNwfBcTVxluWPtkzWgL1TwNHhQ98CW2bW0U6qyzRnwuL0U2x7Sgf6AEoqP_qMI1-EznhIeGpqOjxerZrFQSl2DCQ9kJvcKchY45dHJMCllDtMVrz5DFoqtgBXqqIzPZNmsUx9uQwUKI_hD/s320/phantomthread2.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Sadece Day-Lewis değil, ona eşlik eden oyuncular da son derece güçlü bir performans sergiliyorlar. Özellikle Vicky Kripers (geçtiğimiz yıl Young Karl Marx’ta oynamıştı) Bu performansından sonra daha çok ses getirir diye umuyorum. Day-Lewis ile çok iyi bir kimya yakalamışlardı filmde.<br />
<br />
Sonuç olarak Paul Thomas Anderson izlemesi keyifli, yönetmenliği, oyunculukları her zamanki gibi güçlü bir film sunuyor izleyenlere.<br />
<br />
<b><i>YOU WERE NEVER REALLY HERE</i></b><br />
<b><i><br /></i></b>
Gösterimi yılan hikayesine dönmüş, artık adıyla müstesna şekilde bir türlü burada olmamasıyla anılan , Lynn Ramsey'in son filmi: You Were Never Really Here<br />
<br />
Filmekimi 2017 programında yer alıyordu fakat son anda gösterimin iptal olmasıyla biz merakla bekleyen sinemaseverlere yar olmamıştı. Sadece Türkiye'de değil, dünya çapında da gösterim tarihlerinin ertelenmesiyle filmin adeta basireti bağlanmıştı.<br />
<br />
Aylar sonra ise, hiç ummadığım yerde, zamanda nihayet Ramsay'in son harikasını görme fırsatı buldum.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-nWcboq_myt4xKa_EuSgnWpBsOx0POSdJHq9IogzA-TSjZ5NlX2IszU3Ibn0TKPdVJtji6_IFI8ZuaAg_p_ysnH_eWF-ZCKpas2YUP2A0AqwJrcfvEKSN7I47NpJa9V61GsYgqHuh330M/s1600/IMG_20180203_213449_HHT%255B1%255D.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1197" data-original-width="1600" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-nWcboq_myt4xKa_EuSgnWpBsOx0POSdJHq9IogzA-TSjZ5NlX2IszU3Ibn0TKPdVJtji6_IFI8ZuaAg_p_ysnH_eWF-ZCKpas2YUP2A0AqwJrcfvEKSN7I47NpJa9V61GsYgqHuh330M/s320/IMG_20180203_213449_HHT%255B1%255D.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Bizi uzun süre bekleten Lynn Ramsey, bu süre içinde We Need to Talk About Kevin'in üzerine çok şey koyarak dönmüş ve yeni hipnotik bir başyapıt ortaya koymuş. Bu seferki gerilim ve dramanın etkisi We Need to Talk About Kevin'i da soft bırakan cinsten.<br />
<br />
Boşuna uzun yıllar bekletmemiş Ramsey. Tüm beklentileri sonuna kadar karşılayan bir film. Yönetmenlik hüneri, oyunculuk, senaryo, her bir öğesiyle ortaya kusursuz bir bütün çıkmış.<br />
<br />
Joaquin Phoenix; depresif, geçmişi travmalarla dolu ve intikam hırsıyla dolan bir karakteri olabilecek en iyi şekilde yaşamış. Performansları arasında top 5'e konacak cinsten. Zaten Cannes'daki ödül de bunun işaretiymiş. Henüz Gary Oldman'in Darkest Hour performansını görmedim fakat eğer Phoenix bu yıl yarışta olsaymış, erkek oyuncu kategorisinin kazananı bu kadar net olmazmış.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-9YNqoqXX4ozEilyFRe25LoyJ9V0SLnT3SKBIQs3khcTbSa4AVAMCx1tf1NFKVnRs-9LuUkVjgy8YGvqLUMt1fGDsg0PjmdGHfJWxXSX3EgnLYOCLitYqkixCx1zAn5Xetei_R2TikPBA/s1600/screen-shot-2017-08-30-at-2-49-08-pm.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="420" data-original-width="780" height="172" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-9YNqoqXX4ozEilyFRe25LoyJ9V0SLnT3SKBIQs3khcTbSa4AVAMCx1tf1NFKVnRs-9LuUkVjgy8YGvqLUMt1fGDsg0PjmdGHfJWxXSX3EgnLYOCLitYqkixCx1zAn5Xetei_R2TikPBA/s320/screen-shot-2017-08-30-at-2-49-08-pm.png" width="320" /></a></div>
<br />
Keza senaryo ödülü de aynı şekilde isabet. Bir puzzle gibi, film boyunca yavaşça birleşiyor o parçalar, ilmek ilmek örmüş Ramsey ve yer yer korku-gerilime de kayan senaryo hiç sekmeden akıyor.<br />
<br />
Ayrıca Jonny Greenwood'un da atmosfere olan etkisinden bahsetmek lazım. (Zaten aynı yıl içinde Phantom Thread'in de müziklerini yaptı, altın çağını yaşadı belki de bu yıl) Yaptığı müzikler filmi çok güzel tamamlamış.<br />
<br />
Filmin bu yıl yarışa girmemesine çok üzüldüm. Umarım seneye unutulmaz. Kesinlikle bir kez izleyerek doyulacak bir film değil. Tekrar izlemek için sabırsızlanıyorum.<br />
<br />
<b>24 FRAMES</b><br />
<b><br /></b>
Ve festivalde izlediğim son film, usta yönetmen Abbas Kiyarüstemi'ye veda filmi: 24 Frames<br />
<br />
Kiyarüstemi üstad, 24 Frames ile beyazperdeye neden aşık olduğunu anlatmış sanki. Filmin 24 parçası, aslında film bittikten sonra düşününce bir bütün haline geliyor ve onu zihinde zaten ayıramıyor izleyici.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEit_FPWeDeY36drVkX-AetkX8lRPqbHKcQ29Jp86udi1xUQ-Qf-KrLG5nrN4LO93B_7SsURxPb3eC2NjF2Uk7dE8mH0Cciu1I7TGqitlh_uNpgGzAdwfMYBYE7CwdDEjM_C_sjqowZA2i-g/s1600/large_postepost.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="400" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEit_FPWeDeY36drVkX-AetkX8lRPqbHKcQ29Jp86udi1xUQ-Qf-KrLG5nrN4LO93B_7SsURxPb3eC2NjF2Uk7dE8mH0Cciu1I7TGqitlh_uNpgGzAdwfMYBYE7CwdDEjM_C_sjqowZA2i-g/s320/large_postepost.jpg" width="213" /></a></div>
<br />
Büyüleyici karelerden oluşan, adeta fotoğraflara can katan Kiyarüstemi, farklı bir sinema deneyimi sunuyor.<br />
<br />
Filmin sonunda da alkışlayarak veda ettik üstada. Huzur içinde uyusun.<br />
<br />
<br />
<br />Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-67511310444212611932018-02-04T04:50:00.002+03:002018-02-04T04:54:54.669+03:00İŞTE BUNUN İÇİN YAZILIR: TOLGA KARAÇELİK!Uzun zamandır suskun kaldım, yazmak istedim, erteledim, kendimde o cümleleri, yazmak istediklerimi toparlayabilecek berrak bir zihin olsun diye bekledim.<br />
<br />
Ve geçen gün o fotoğrafı gördüm...<br />
<br />
Yönetmen Tolga Karaçelik. Gişe Memuru ve Sarmaşık gibi iki güzel filmi Türk Sinemasına kazandırmıştı.<br />
Şimdi de yeni filmi Kelebekler ile geri döndü ve Sundance Bağımsız Filmler Festivali'nde, Dünya Sineması bölümünde en iyi film ödülünü yönetmen Ruben Östlund'un elinden aldı.<br />
<br />
Ödül töreni sonrasında çekilen işte bu fotoğraf da beni bu satırları yazmaya itti.<br />
Neden bu fotoğraf beni bir şeyler yazmaya itti?<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgnDYtgaHGCy3kXBleRDvrZwfRmRD3aMKFnCfx_ZY2bVmMUVxb2kzZvBjNE8vFWiZS4HpegKO0zy-s8RTMdbyCqYnV9SKVEd57Gah4PrBoHpmCzVPML58hyJOM6oLcQku_j1UKfzuVwYCi/s1600/s-90c2405c129105ab3becf4a0a9e97df14337fa1c.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="337" data-original-width="500" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgnDYtgaHGCy3kXBleRDvrZwfRmRD3aMKFnCfx_ZY2bVmMUVxb2kzZvBjNE8vFWiZS4HpegKO0zy-s8RTMdbyCqYnV9SKVEd57Gah4PrBoHpmCzVPML58hyJOM6oLcQku_j1UKfzuVwYCi/s320/s-90c2405c129105ab3becf4a0a9e97df14337fa1c.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Çünkü bu fotoğrafa baktığımda, en sade haliyle ''yaptım'' hissini gördüm.<br />
Yani her şey bir yana; ödül, tören, ün, sinema çevresi vs. hiçbiri için değil, insanın kendisi için, kendi kişisel tarihi için bir şey yapmış olması hissi. Bu çok güzel bir duygu olmalı.<br />
<br />
Tebrikler Tolga Karaçelik.<br />
<br />Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-60602640602227103112017-10-29T00:27:00.001+03:002017-10-29T00:27:17.810+03:00HİÇ OLMAZSA SADECE KENDİME YAZIYORUMYazmayı, yazabilmeyi düşünmek.<br />
Büyük hevesle çıktığım blogger'lık maceramda uzun bir zaman bir şey yazmadım, yazamadım. Sebebini de bilmiyorum aslında. İrdelenecek çok da bir şey yok sanırım. Cümleleri toparlayamadım, yazacak konu olsa, heves, motivasyon olmadı vs.<br />
<br />
Bloga vakit ayırmamak, yazıya küsmek, aslında bir yandan da kendi içsel yolculuğuma bir kırgınlık, küslük anlamına geldi benim için.<br />
<br />
Öyle ya, beklentim neydi bu bloğu açarken? Kaç kişi tarafından okunmayı bekledim, ne kadar tıklansın istedim? Evet, doğruya doğru, herkes okunmak ister. Fakat öte taraftan düşününce de zaten beklentileri yüksek tutmamıştım. Yazar mıyım? Hayır. Böyle bir iddiam oldu mu? Hayır. Kalemim güçlü mü? Hayır.<br />
<br />
Ve şunun ayırdına varmam gerekti belki de: Neticede her şeyden önce kendim için yazıyorum.<br />
İyi, kötü, saçma, doğru vs. Her şeyden önce bir günlük, bir anı vazifesi görüyordu bu blog benim için. Yazmak bu yüzden iyi.<br />
<br />
Geçmişe dönük bir yolculuk, bir kayıt tutma meselesi aslında. İçimde ne varsa dökmek, varsa kendimce değerli bulduğum mesele, fikir, aklımdan geçip gideceğine sabun köpüğü misali, bir yerlerde kayıtlı dursun istedim.<br />
<br />
Bir şeyler yazmaya karar verince, böyle bir itiraf yazısı yazma gereği duydum kendimde. Neden yazmıyorum, yazamıyorum?'' sorusunun kendimce cevabını bulmak istedim.<br />
<br />
O yüzden ''devam'' dedim. Yazmak istedim yeniden. Kendime en azından. Hiç olmazsa kendime. Kendi düşlerime, yolculuklarıma, anılarıma, kırıklıklarıma, zevklerime. Bir köşede dursun yazdıklarım. Umarım bundan sonra daha sık yazarım.<br />
<br />
Varsa oralarda bir yerde, bir avuç okuyan kaldıysa, onlara da selam olsun o halde.<br />
<br />
<br />
<br />Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-46168127909680008882017-10-24T01:11:00.000+03:002017-10-24T01:11:21.734+03:00EDUARDO GALEANO FISILDAMAYA DEVAM EDİYOR<div>
Eduardo Galeano Nisan 2015’te hayata veda etti fakat kitapları Türk okurlarla buluşmaya ediyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
El Cazador De Historias; bu ay itibariyle, çok taze, “Hikaye Avcısı” adıyla ilk kez Türkçe olarak yayınlandı. Elbette yine Sel Yayıncılık’ın titizliğiyle ve Süleyman Doğru çevirisiyle.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Galeano ismini anlatmaya gerek yok zaten. Okurları onu gayet iyi tanıyorlar. Okumayanlar da kesinlikle çok şey kaçırıyorlar.</div>
<div>
Satırlarıyla insanlık tarihine ışık tutan, örtbas edilen gerçekleri satırlarında ölümsüzleştiren, vicdanının sesiyle, kitapları aracılığıyla insanlığa haykıran çok özel bir insan.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Her Galeano kitabı ayrı bir nefes ve biz Türk okurları şimdi bir kez daha onun satırlarıyla nefes aldığımızı hatırlayacağız. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ve ne şanslıyız ki hala okunacak yeni bir Galeano anlatısı var.</div>
<div>
Öyleyse Hikaye Avcısı ile kaldığımız yerden devam.<br />
<br /></div>
<div>
<div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://i.dr.com.tr/cache/600x600-0/originals/0001722223001-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://i.dr.com.tr/cache/600x600-0/originals/0001722223001-1.jpg" data-original-height="600" data-original-width="414" height="320" width="220" /></a></div>
<br /></div>
</div>
Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-16358210502011774732017-07-10T01:30:00.000+03:002017-07-10T01:30:16.504+03:00BİR KİTAP BİR YAZAR: İSMAİL GÜZELSOY- DEĞMEZ<span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">"İyilik çok kaypak bir oyundu. Dünyada sahtekârlığa en yakın kavram iyilikti, artık biliyordum bunu. Bir kaideye dayanmadan iyi olabiliyorsam aynı şekilde kötü de olabilirdim. Dünya benim iyi ve kötü hallerime tahammül etmek zorunda değildi. 'Vicdana bile lüzum hissetmeyeceğimiz bir adalet arzuluyoruz' demişti Süreyya" </span><br />
<span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><br /></span>
<span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">"Bir bankta, yan yana, bu ıstıraplı dünyanın bütün hilesinden, hurdasından uzak, birbirinin varlığıyla teskin olan iki kazazede olarak bir kıyıya çıkmak; başka bir şey değildi arzum. Yarının ve dünün hesabını bir daha şaşmadan, ölenlerin acısını hiçbir zaman kapanmayacak yara olarak ruhumuzda taşıyarak bir bankta yan yana oturup sigara içmek, birbirimize kaçamak bakışlar atmak. Mahcup, meraklı, ürkek... Dünyanın herhangi bir yeri olabilirdi. Dünyanın dışında bir yer bile olabilirdi." </span><br />
<span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1E-1Put7l4ycR-HGbAXizL51kYWP9FXKrxgpslm6c7jt-0f2IZ0X_q2rMxyIPttROu8E07Ss91lM9O2K1jf2QZsO-KXntmsGDmTp4GpLjwYMeXyYN3LKPSf_v-V9zJOpZt9CLDtQYO1s5/s1600/2017-07-10+01_28_25-%2540mfk_kcaasln+%25E2%2580%25A2+Instagram+foto%25C4%259Fraflar%25C4%25B1+ve+videolar%25C4%25B1.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="598" data-original-width="558" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1E-1Put7l4ycR-HGbAXizL51kYWP9FXKrxgpslm6c7jt-0f2IZ0X_q2rMxyIPttROu8E07Ss91lM9O2K1jf2QZsO-KXntmsGDmTp4GpLjwYMeXyYN3LKPSf_v-V9zJOpZt9CLDtQYO1s5/s320/2017-07-10+01_28_25-%2540mfk_kcaasln+%25E2%2580%25A2+Instagram+foto%25C4%259Fraflar%25C4%25B1+ve+videolar%25C4%25B1.png" width="298" /></a></div>
<span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Bir kitabı övebilmek için kaç kelime bulunabilir bilmiyorum fakat bu kitabı burada ne kadar översem öveyim yeterli olmayacağını biliyorum: </span><span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">İsmail Güzelsoy- Değmez</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Hakkında mutlaka bir şeyler yazmam gerektiğini hissettim. Yazayım ki o içimdeki coşku seli biraz dinsin, heyecanım yatışsın.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Her bir sayfası yüreğe işliyor. Her bir cümlesi edebi haz. Çok güzel, çok nahif, çok kırılgan. </span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Öyle bir kitap ki bu kitabı okuyan birilerine bir gün denk gelsem sıkıca sarılıp bir yerlerde oturup aynı satırları okuyup paylaşmanın sevinciyle, ortak paydasıyla saatlerce bu kitabı konuşmak istiyorum.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Her bir sayfası, her bir satırı için ellerine, kalemine sağlık İsmail Güzelsoy.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Özetle, daha çok insan İsmail Güzelsoy'u okusun istiyorum. Okuyun, bir yerlerde karşılaşalım.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Dünyanın herhangi bir yeri olur, dünya dışından bir yer bile olur.</span><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><br style="background-color: white; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px;" /><span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Edebiyat mucizevi bir şey. Bu kitap da o mucizenin parçalarından biri. </span><br />
<span style="background-color: white; border: 0px; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">"Kelimelerin gücüne, edebiyatın büyüsüne inananlar için."</span>Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-83051531611527004682017-03-19T17:20:00.003+03:002017-03-19T17:20:42.896+03:00HOŞÇAKAL CHUCK BERRYYıllar öncesi. Sıcak bir temmuz günü. Klişe tabirle hayatın daha güzel olduğu veya şimdiki akılla öyle zannedilen yıllar.<br />
<br />
Dışarılarda avare avare geziyoruz bir arkadaşımla. Elimizde ucuzundan gazlı bir içecek. Yorulmuşuz, bir kaldırım taşına çöküyoruz. Vıcık vıcık sıcağın, terin içinde nefeslenip serinlemeye çalışıyoruz.<br />
<br />
O sırada, ''Aaa dur bak, sana ne dinleteceğim. Bunu duyman lazım'' diyor ve Johnny B. Goode'i dinlemeye başlıyoruz. Bitkinlik içinde yığıldığımız sıcağın içinde pek iyi geliyor. Keyifleniyorum.<br />
<br />
Böyle başlıyor Chuck Berry'i dinleme serüvenim. Sonraki zamanlarda da tekrar tekrar dinliyorum.<br />
<br />
Şimdi yıllar sonra, ölüm haberini alınca aklıma o kaldırım taşındaki anı geldi. O sıcak temmuz günü.<br />
Ve şimdi. Gidenlerin arkasından bakakaldığımız bir gün daha...<br />
<br />
Chuck Berry gitmiş, o arkadaşımı uzun zamandır görmüyorum, farklı yollara savrulmuşuz.<br />
Hayat işte. Ansızın bir kaldırım taşındaki anı böyle geliveriyor akla ummadık zamanda.<br />
<br />
Hoşçakal Chuck Berry.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNPozG1Es9myQRs-kXwuYb6mIV7MzUjV2nTWOYHLRcuK_TljEMfwtF7k-TpNDY95yeu7LbronAbZhgAb8EAorhyBvNGa1nZAsAVr1tM8zfiWQUwdhrVM2IN-1y1y5AA9VUa_nwWs03pp-k/s1600/chuck-berry-new-album-news-2a7vc3dn.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNPozG1Es9myQRs-kXwuYb6mIV7MzUjV2nTWOYHLRcuK_TljEMfwtF7k-TpNDY95yeu7LbronAbZhgAb8EAorhyBvNGa1nZAsAVr1tM8zfiWQUwdhrVM2IN-1y1y5AA9VUa_nwWs03pp-k/s320/chuck-berry-new-album-news-2a7vc3dn.jpeg" width="320" /></a></div>
<br />Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-36894255389473918952017-03-18T02:53:00.001+03:002017-03-18T02:53:20.927+03:00PENTAGRAM AKUSTİK VE İZMİR KONSERİ30 koca yıl. Dev bir müzik birikimi. Türkiye'de, kendi türlerinin öncüsü, kitlelere ilham veren insanlar. Her açıdan büyük bir grup, büyük bir başarı.<br />
''Türkçe sözlü heavy metal mi olurmuş?'' gibi ön yargılara kuruldukları günden bu yana tokat gibi bir cevap veriyorlar.<br />
<br />
<i>Pentagram...</i><br />
<i><br /></i>
30. yıllarını, oldukça özel bir akustik albümle, geçmişten bugüne yer alan dev kadrolarıyla kutladılar bu ay. 3 Marttan beridir albümleri müzik marketlerde ve dijital ortamlarda elbette.<br />
<br />
Ve akustik albümleri için turnenin başlangıcını yaptılar bu gece. İzmir Arena'da, özel bir konserle çıktılar dinleyicilerinin karşısına.<br />
Akustik setle çıktıkları ilk konser olarak hem dinleyiciler hem de onlar için zihne kazılacak çok özel bir gece oldu İzmir Arena'da.<br />
<br />
Solistler Ogün Sanlısoy, Gökalp Ergen, Murat İlkan; gitarlarda Hakan Utangaç, Metin Türkcan, Tarkan Gözübüyük.<br />
<br />
Pentagram'a emek veren bu güzel isimler bir aradaydılar. Bizler de dinleyici olarak bu dev kadroya aynı sahnede tanıklık ettiğimiz için kendimizi konserin her saniyesinde şanslı hissettik.<br />
Kaybedilenler anıldı, yer yer gözler doldu, yer yer tezahüratlar eşliğinde coşkuyla haykırdık.<br />
Bu ay turnelerine, İstanbul, Ankara, Eskişehir ve Bursa ile devam edecekler. Yakaladığınız yerde kaçırmayın bu güzel adamları ve bu özel turneyi.<br />
<br />
Nice yıllara öyleyse. İyi ki üretiyor ve iyi ki paylaşıyorsunuz babalar.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsOlVIOvts9gXVGQAOUtMirj7JnMNuW2EVmhD_hcR8xdzoZTxZAjWZNqYklUxlnzq_1lSchiYvg6ry6FV02JFcQ1c6KFwB5erNAejcaP2OOS6eFP32QD3SSac2MVhBW5t6TAVUl_Dm-Sde/s1600/IMAG0068%255B1%255D.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="179" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsOlVIOvts9gXVGQAOUtMirj7JnMNuW2EVmhD_hcR8xdzoZTxZAjWZNqYklUxlnzq_1lSchiYvg6ry6FV02JFcQ1c6KFwB5erNAejcaP2OOS6eFP32QD3SSac2MVhBW5t6TAVUl_Dm-Sde/s320/IMAG0068%255B1%255D.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<br />Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-7882248549941749392017-03-08T01:07:00.001+03:002017-03-08T01:07:57.374+03:00YEKTA KOPAN...<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;">Küçükken, dublajlardaki sesiyle büyüdüğüm, sonraki yaşlarımda yazar ve televizyoncu kimliğiyle tanıdığım Yekta Kopan... </span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;">Pazar günü, Tepekule Kongre Merkezi'nde 90 dakika süren müthiş bir seminerden sonra çekindik bu fotoğrafı.</span></span></h1>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5ycMIrAc1kS4ZYbtAWFl_V1BhYKB7VRVb9ay1po8Vz-QmLq0JhYX1PrG8fKM6502Q-nqVJMDLWL3-J8rnutqy5OGu7_KiePw5RlswgBl282c6EQdbATXVZjFdAhpgSUCtrP8_5yEJ0vHP/s1600/IMAG0015.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5ycMIrAc1kS4ZYbtAWFl_V1BhYKB7VRVb9ay1po8Vz-QmLq0JhYX1PrG8fKM6502Q-nqVJMDLWL3-J8rnutqy5OGu7_KiePw5RlswgBl282c6EQdbATXVZjFdAhpgSUCtrP8_5yEJ0vHP/s320/IMAG0015.jpg" width="179" /></a></div>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;"><br /></span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;">Seminerden birkaç gün önce mail atmıştım, "kitap imzalatma şansım olur mu diye?" Seve seve imzalayabileceğini söyledi.</span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;"><br /></span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;">Dört kitabını imzalatmayı planlamıştım başta fakat yoğunluk fazla olunca "bir kitabı da imzalasanız olur" dedim ve o hengamede kitabı imzalatıp fotoğraf çekinmeden sıradan çıktım.</span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;"><br /></span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;">Arkasından epey bir kalabalık sıra ile fotoğraf çekimi devam etti derken tam giderayak asansörün önünde tekrar yakaladım, "Bir son saniye fotoğrafı çektirebilir miyiz?" dedim. Uçağa yetişecek olmasına rağmen, tüm o yorgunluğa rağmen güler yüzünü eksik etmeden kabul etti.</span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;"><br /></span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;">Fotoğraf çekinirken de "Diğer kitaplarını da imzalayacağım dostum, sözüm söz. Kitap fuarında mutlaka gel" dedi. Şaştım kaldım.</span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;"><br /></span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;">Böyle de güzel bir insan.</span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;"><br /></span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;">Hani bazen hayranı olduğunuz bir isimle tanışınca beklediğiniz gibi çıkmaz ya, hayal kırıklığı hissedersiniz.</span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;">Ben Yekta Kopan'ı tanıyınca, tam tersi hayranlığım bir kat daha arttı.</span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;"><br /></span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;">Tüm salonu avucuna alan enerjisi, durmak, yorulmak bilmeden devam ettiği sunumu, nezaketi ve güler yüzüyle nefis bir anı bıraktı bende.</span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;"><br /></span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;">Bütün beklentilerime fazlasıyla değdi. Boşuna demiyoruz "Yekta Kopan'ın öyküleriyiz" diye. Iyi ki var.</span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;"><br /></span></span></h1>
<h1 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: inherit; font-variant-numeric: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;">Çok teşekkürler Yekta Kopan.</span></span></h1>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheDTkS0H-eiVsUhVGtOrVtfKHRp1J4aub9APD5XxlV_0XWODu_24MWdJpK5EMUhyphenhyphendVUW4L0dJp7kjGVy45_QB1iWporNG2p7deqehLnfXMFRfrY-K6jkjnwCnYhA0noFBYujShcnRL7mV-/s1600/IMAG0018.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheDTkS0H-eiVsUhVGtOrVtfKHRp1J4aub9APD5XxlV_0XWODu_24MWdJpK5EMUhyphenhyphendVUW4L0dJp7kjGVy45_QB1iWporNG2p7deqehLnfXMFRfrY-K6jkjnwCnYhA0noFBYujShcnRL7mV-/s320/IMAG0018.jpg" width="179" /></a></div>
<div>
<span style="font-family: proxima-nova, Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;"><span style="font-weight: normal;"><br /></span></span></div>
Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1850279671091095538.post-22947944584168677182017-03-06T00:14:00.002+03:002017-03-06T00:14:30.410+03:0016. !F BAĞIMSIZ FİLMLER FESTİVALİ'NDEN NOTLARBu yıl 16. kez seyirciyle buluşan !f Bağımsız Filmler Festivali, 16-26 Şubat tarihleri arasındaki İstanbul yolculuğunu tamamladıktan sonra 2-5 Mart tarihleri arasında da Ankara ve İzmir seyircisiyle buluşuyor.<br />
<br />
Ben de festivalin İzmir ayağına, naçizane 5 filmlik minik bir seçkiyle dahil oldum. Her yıl olduğu gibi bu yıl da festivale Konak Pier Cinemaximum ev sahipliği yaptı. (İsmi bağımsız olan bir festivalin de zincir bir sinemada gerçekleşmesi tuhaf geliyor elbette)<br />
<br />
İzlediğim beş filmden de kısa bir değerlendirmeyi aşağıya not düştüm.<br />
<br />
<i><b>Raving Iran (Yönetmen: Susanne Regina Meures)</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
İran'ın underground ortamlarında müziklerini, tutkularını gerçekleştirmeye çalışan iki dj arkadaşın etkileyici öyküsü.<br />
Bizden pay da bulabildiğimiz, çok da yabancı olmayan bir coğrafyada; yasakların, baskıların, korku otoritesinin hüküm sürdüğü bir ülkede, peri masalından çok uzak bir müzik yolculuğu.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6Je8GRHgOEN4b0EK3pnzZIVZ0441Dy4_Cu__OagW2fnACHAahbZjOulHHq3goPqDF_B_JHHugJZ3UWvqPZDtxHekK7sz9Ip2B7xOIgC3AZCGzQeYfhKoQDY3YnTdtRv48oMNip4MWXP4b/s1600/7640a87.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6Je8GRHgOEN4b0EK3pnzZIVZ0441Dy4_Cu__OagW2fnACHAahbZjOulHHq3goPqDF_B_JHHugJZ3UWvqPZDtxHekK7sz9Ip2B7xOIgC3AZCGzQeYfhKoQDY3YnTdtRv48oMNip4MWXP4b/s320/7640a87.jpg" width="223" /></a></div>
<br />
Gücünü var olan gerçekliğinden alan, türlü zorluklarla, çoğu sahnesi gizlice cep telefonlarıyla çekilmiş bir belgesel Raving Iran.<br />
<br />
Zaten başlangıçta ''Man o To'' ile hipnotik bir giriş yapan film, seyirciyi bu hipnotik etkiden koparmadan film boyunca Anoosh ve Arash'ın tedirgin, bir o kadar da umut dolu yolculuklarına ortak ediyor.<br />
<br />
<i><br /></i>
<i><b>Whose Country? (Yönetmen: Mohamed Siam)</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
İnsanın yaşadığı coğrafyaya yabancılaşması. Yönetmen Siam'dan ülkesine dair buruk bir panorama.<br />
''Whose Country?'' 2011 Arap Baharı ile başlayarak 2013'e uzanan Mısır'ın çalkantılı günlerini bir sivil polisin rehberliğinde beyazperdeye taşıyor.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlvD8dhqQgftdjbFLNPZtzCuvnSjb1m7SNmJdjM0BVPcNg7XNAqvkHV5vrgSYcTfKh3ByybTJGKIQ6PcDUkDPggtutunXkhcO76ABzalBE4Af6gMPxscUi8IiPYJc1aVnAViltP_QzwSlM/s1600/maxresdefault.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlvD8dhqQgftdjbFLNPZtzCuvnSjb1m7SNmJdjM0BVPcNg7XNAqvkHV5vrgSYcTfKh3ByybTJGKIQ6PcDUkDPggtutunXkhcO76ABzalBE4Af6gMPxscUi8IiPYJc1aVnAViltP_QzwSlM/s320/maxresdefault.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<i><b>T2 Trainspotting (Yönetmen: Danny Boyle)</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
20 yıl aradan sonra gelen, ısmarlama olmayan, samimi bir devam filmi: T2 Trainspotting<br />
<br />
Yurtdışından gelen ilk yorumlar, genelde barındırdığı nostalji hissi ile ayakta duran bir film olduğu yönündeydi. Haliyle beklentiler de biraz düşmüştü.<br />
<br />
Fakar ben T2 Trainspotting'i beklediğimden çok daha iyi buldum.<br />
Belirttiğim gibi ısmarlama bir devam filmi olmadığını her sahnesiyle hissettiren, enerjisi yüksek, samimi bir film. En az ilki kadar sevdim. Uzun zaman sonra eski dostunu ziyaret etmişsin gibi bir his, ekip o ruhu hiç kaybetmemiş.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiohRMcXJdw119Jbr0zVA7vDACeCYhHtj41WeDQW7rMCPOkY3eWrifjBiWVvIF55Dtm11SG0SRXjQG7PUBufr9Fzj38JGopcuYY5bQGc1Rs0cgYFk3ny2YaspGsQSHZdSrzdwQCAcNy5A1K/s1600/hqdefault.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiohRMcXJdw119Jbr0zVA7vDACeCYhHtj41WeDQW7rMCPOkY3eWrifjBiWVvIF55Dtm11SG0SRXjQG7PUBufr9Fzj38JGopcuYY5bQGc1Rs0cgYFk3ny2YaspGsQSHZdSrzdwQCAcNy5A1K/s320/hqdefault.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
İlk filmi hatırlatan her sahne oldukça ince ve şık. Soundtrack yine tekrar tekrar dinlenesi.<br />
Danny Boyle 20 yıl aradan sonra gelen bir devam filmi ne kadar iyi çekilebilirse o kadar iyi çekmiş.<br />
<br />
Böylesine önemli, sinemaseverler tarafından merakla beklenen bir filmin, normalde bu ay vizyona girecekken Türkiye'deki vizyon tarihinin belirsizleştirilmesi (hatta vizyona uğramama ihtimali), sadece festivalle sınırlı kalması ise oldukça yazık.<br />
<br />
Üstelik mart vizyonunu düşününce, bu hamlenin hangi filmler uğruna(!) yapıldığını düşünmek daha da üzüyor.<br />
Umarım vizyona uğrar kısa zamanda.<br />
<br />
<i><b>The War Show (Yönetmen: Andreas Dalsgaard, Obaidah Zytoon)</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
Suriye iç savaşına içeriden, savaşın ortasında gündelik hayatlarını, aşklarını, umutlarını yaşamaya çalışan bir avuç Suriyeli gencin perspektifinden bakan, sert, hüzünlü bir belgesel.<br />
<br />
Bir devrim umuduyla, kıvılcımla başlayıp giderek sertleşen, karanlığa sürüklenen bir hikayenin cesur belgeseli.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgNSxIAS0sGR8bsrDONnYvy7NjqBz3VwoYbwauB50IewLh55wOTNOoEsP8cQ_hwPxMXckP3IPzzMnS3heMz8CHpzQHUq2iBrDQ6GbXgTIyi_GBAc87zSWxovTc7ZSSl-WKPxDJhpmWZXQR/s1600/the-war-show.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgNSxIAS0sGR8bsrDONnYvy7NjqBz3VwoYbwauB50IewLh55wOTNOoEsP8cQ_hwPxMXckP3IPzzMnS3heMz8CHpzQHUq2iBrDQ6GbXgTIyi_GBAc87zSWxovTc7ZSSl-WKPxDJhpmWZXQR/s320/the-war-show.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Kurgu olmadığını bilmek, insanda bir sinema filmi izliyor olmanın verdiği konforu, rahatlığı sunmuyor. Boğazda yumru birikmesinden başka bir seçenek bırakmıyor izleyene.<br />
<br />
Ve nihai olarak Murat Uyurkulak'ın şu satırlarını getirir akla: ''Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi''<br />
<br />
<br />
<i><b>Zoologiya (Yönetmen: Ivan I. Tverdovskiy)</b></i><br />
<br />
Aşkın, tutkunun, umarsızlığın, çevresel ve dinsel baskıların tuhaf hali.<br />
<br />
40'lı yaşlarında, muhafazakar katolik annesiyle birlikte yaşayan, asosyal, bir hayvanat bahçesinde çalışan ve iş arkadaşları tarafından sürekli alaya maruz kalan Natasha bir gün, kanlı canlı bir kuyrukla uyanıverir.<br />
<br />
İlk başlarda utanıp çareler bulmaya çalışsa da zamanla bu kuyruk Natasha için hayatında kökten bir ruhsal değişime, çevresini kuşatan değişmez, katı yargılara karşı bir umarsızlık edinmesine sebep olur.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiB9iabc6lI4rWRxGirPiKKWc_St62p_DERBq4OSCgBZJYe55EJF-Om9X41FCMbdTdypvT_ZQB47kzQV0YTW0jQFaQpR2ee6wW4J-w86rph1O1FMHC3Uqn3e8Qv0CRGSg2WNx1TAL94ZjGB/s1600/440964.jpg-c_300_300_x-f_jpg-q_x-xxyxx.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiB9iabc6lI4rWRxGirPiKKWc_St62p_DERBq4OSCgBZJYe55EJF-Om9X41FCMbdTdypvT_ZQB47kzQV0YTW0jQFaQpR2ee6wW4J-w86rph1O1FMHC3Uqn3e8Qv0CRGSg2WNx1TAL94ZjGB/s1600/440964.jpg-c_300_300_x-f_jpg-q_x-xxyxx.jpg" /></a></div>
<br />
Yönetmen Tverdovskiy'in belirttiği gibi kuyruk aslında sadece bir metafordur. Natasha'nin içinde biriktirdiği özlemlerin, tutkuların açığa çıkmasına vesile olan bir unsur. Bir süre sonra Natasha onu benliğinin bir parçası olarak görmeye başlar.<br />
<br />
Zaten izleyici bile bir süre sonra yönetmen kuyruğu göstermese o faktörü unutur hale gelir.<br />
Zoologiya, beni çok sarıp sarmalayan bir film olmadı fakat oldukça ilginç bir deneme olduğu da kesin.<br />
Mehmet Furkan Kocaaslanhttp://www.blogger.com/profile/09256396088345890394noreply@blogger.com0