16 Mart 2014 Pazar

PAZAR SİNEMASI

Eskiden beri bilinçaltıma işlemiş bir şekilde. Herhangi bir pazar günü deyince aklıma ilk olarak sinema gelir. Bunun birçok sebebi var, aranızda benim gibi düşünenler de vardır.
Pazar gününün verdiği o sakinlik, bütün sorumluluklara karşı bir boşvermişlik duygusu insanda mutlaka o günü özellikle bir aktiviteye ayırma duygusu uyandırır. Bende böyle oluyor en azından.
Kitap veya müzik de güzel, bir yere kadar ama.. Sonrası illa bir film seçmece telaşı.

Sinemada da bu yüzden bir ''Pazar Sineması'' geleneği diye bir şey var. Bu algı yerleşmiştir her sinemaseverin zihnine.

Daha henüz Imdb imiş, ödül törenleri imiş duymadığım, aklımın ermediği zamanlar. Televizyonda yayınlanan dublajlı filmler, (şimdi dublaj tercih etmesek de hepimizin ilk başladığı nokta da dublaj değil midir?)
pazar sabahları yayınlanan western filmleri, eğer film gece geç saatte bitiyorsa ve yarın okul da varsa aman ev ahalisi kızmasın, onlara yakalanmayayım diye hem korku hem merakla kısık sesle filmi izlemeye devam etmek, bir yandan bir gözün saatte, bir kulağın da koridordan gelecek seste olması ve hep acı, sinir bozucu bir tesadüf olarak en merak edilen filmlerin hep pazar akşamına konulması. Elde de mutlaka bir bardak ılık süt.

Hala da aklımızda olan Parliament Pazar gecesi sinemasını da eklemek lazım. Çok payı olmuştur. İlk kez izlediğim Tim Burton'un Batman filmleri, şimdi burun kıvırsam da o zaman güzel gelen atmosferiyle Joel Schumacher'in yönettiği Batman filmleri. Jurassic Park'lar, Jaws'lar diye diye devam eder bu liste.

Bir de unutmadan, ayrıca pazar gecesi sineması demek benim için dublajlı Robin Williams demekti. Dead Poets Society, Patch Adams, Good Moorning Vietnam. Beni Robin Williams ile tanıştırmıştır pazar sineması kuşağı. Seslendireni de es geçmemek lazım: Williams'a karizmatik sesiyle cuk diye oturan Güner Ümit

Sonrasında vcd player ile tanışmam ve dilediğim zaman alabileceğim bir cd ile film izleyebilecek olma özgürlüğünün yaşattığı mutluluk. Artık bana her gün pazar oldu böylece. (Bilgisayar kullanmaya başlayınca bile bu kadar şaşırmamış, etkilenmemiştim ben. Önemlidir vcd player)
Daha sonra tanıştığım dvd player olayı o kadar büyük değildi gözümde mesela. Vcd kadar devrim niteliği taşımıyordu benim için. Tek farkı kutusu genişlemesine olan ve tek adet diskten oluşan filmler. Tabii en önemli yenilik artık altyazılı seçeneğiyle izleyebiliyor olmak. Hatta ilk kez dvd film izleyişimde ''ne zaman bitecek ilk yarısı'' diye merak ede ede bitirmiştim filmi (Eskiden ne ufak, masum dertlerimiz varmış görüyor musun?) O yüzden biraz dvd'ye geçiş sürecinde sancı çekmişimdir, ha sonra onu da sevdim orası ayrı tabii.


Sonrası malum hikaye, gelişen teknoloji ve günümüz. Pazar sineması kavramı da evrimleşti kendi içinde ama hala duruyor. Parliament sunmasa da... Kendi filmimizi belirliyor, biz sunuyoruz artık.

Peki, siz bu pazar hangi filmi izleyeceksiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe