20 Eylül 2018 Perşembe

ANKARA...


Dost'la buluşmak...
Her zaman, ilk kez gidiyormuş gibi aynı heyecanla rafların arasında gezinmek. Ardından İmge. Bir başka güzel simgesi Ankara'nın.
Her zaman oradalar, sadık dost gibi. Her gittiğimde o sokağın başında sanki karşılıyorlarmış gibi.

Karanfil'de, Konur'da salınarak dolaşmak, kaldırımlarını ezberlemek. Bestekar'a sapmak. Kocatepe'den aşağı bırakmak kendini. Kulakta çalan bir "Mamak Türküsü" belki. Tunalı Hilmi'ye girip sahaflarda kaybolmak, aradığın bir kitaba tozlu rafın birinde denk gelmenin mutluluğu bazen.

Ankara... Bütün o kasvetli olduğu söylenen havasında, kaldırımlarında, başka şehirlerde arayıp da bulamadığım şeyi bulurum ben hep. 
Öyle çok şey var ki o grilikte... Barış Bıçakçı'dır Ankara, Bizim Büyük Çaresizliğimiz'dir. Ender ile Çetin'in dostluğudur, Nihal'dir. 
Behzat Amirimdir, her derlendiğinde gittiği Kuğulu Park'tır, Gençlik Parkı'dır, Hayalet'tir, Harun'dur. Boşuna sevmedim ya onları.

İzmir Mavi trendir Ankara. Kavuşmanın ve ayrılmanın habercisi olan. 
Yahya Kemal'in Ankara'da bulamadığı şey nedir de Ankara'nın dönüşünü sevmiş bilmem ama ben Ankara'dan her dönüşte hep eksik kalır bir yanım.

Pilli Bebek'tir Ankara. O griliğe çok yakışan şarkılarıdır.
Ve gecenin sonunda o gri kaldırımlarda yürürken bir eylül akşamında, kulakta Eylül Akşamı'nın çalmasıdır. 

"Ve bir eylül akşamında 
Yaprak çıtırtılarıyla 
Yürüyorsun 
Yürüyorsun, yürüyorsun..."



7 Eylül 2018 Cuma

PAL SOKAĞI'NDA BİR GÜN

Bazı anlar var. Hemen üstüne yazamıyorsun, yazmak istemiyorsun. Zihinde demlenmeye bırakıyorsun. Aradan bir süre geçtikten sonra dönüp baktığında çok daha büyüleyici geliyor insana.

8 Haziranda oradaydım, Budapeşte'de. O çok görmek istediğim sokağı görmemin üstünden üç ay geçmişken şimdi yazabilirim sanırım.

Tam da bu an içindi her şey. Bütün o kilometreler, yollar, hatta bütün o yurtdışına çıkma isteği. Bir gün bu sokağa gelebilmek içindi. Küçük bir çocukken, o kitabı okurken hayalimde canlandırdığım o sokağı görebilmek için.


Nemeçsek'in, Boka'nın, Gereb'in, Kolnay'ın yanındaydım. Çocukluk arkadaşlarımın, beni büyüten hikayenin kahramanlarının yanındaydım. Pal Sokağı Çocukları'nın yanında.


Öylesine gerçek, öylesine hayal ettiğim gibiydi ki sanki birazdan Budapeşte'de gün batarken biz arsamıza koşacağız, Kırmızı Gömleklilere karşı savunacağız oyun alanımızı. 
Yanlarından güçlükle ayrılırken gün batmak üzereydi Pal Sokağı'nda, belki oyun arsaları yenik düşmüştü şehir hayatına ama benim çocukluk arkadaşlarımın anısı orada dimdik ayakta.



Ne demişti Murathan Mungan: "Büyümek gurbete çıkmaktır''
Ne kadar gurbete çıksak da bazı hisler değişmiyor işte, kalıyor baki.
Bir gün, yeniden buluşmak üzere Budapeşte. Çocukluk arkadaşlarıma iyi bak.
Bumerang - Yazarkafe