23 Temmuz 2019 Salı

DİZELERİNDEKİ ŞEFKATİNE SIĞINDIĞIM ŞAİR: DİDEM MADAK

''Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allahını bilirim bayım''

''Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım
Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım''

''Ya siz,
Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat?
Nasıldı
Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?''

Bir şair yatıyor burada. Hikayesi annesi Füsun ile başlayıp kızı Füsun ile biten şair, dizelerindeki şefkatine sığındığım şair: Didem Madak


Hep merak ettim, neler hissetti de o dizeleri yazdı, nasıl bir ruh haliyle, uykusuz kaç gece yazdı o dizeleri? Bilmek imkansız. Gitti işte, bütün sırları ve acısıyla. O şimdi burada yatarken, onun yanında onun dizelerini anarken her zamankinden biraz daha bağlandım o dizelere. Biraz daha anlamaya çalıştım onu, dizelerindeki sırlarını, acılarını, şefkatini.

Öyle tuhaf his ki, onun kabrine giden sokaklar bile sanki onun dizelerinden fırlamış birer sokak gibiydi. Her şey onu anlatıyordu, ona çıkan her yol.

Uzun uzun konuştum onunla, toprağına su verdim, bolca dizelerini andım. Yine ona sığındım.

Cümleleri, duyguları toparlamak zor, anlatmak zor. Ve sonra onun yanından ayrılırken bir daha nasıl aynı şekilde kalabilirdim ki? Nasıl kolayca arkamı dönüp gidebilir, bırakıp gidebilirdim?

Tanımadan sevdim onu, şefkatine, dizelerindeki o hüzne, buruk yaşama hissine sığındım.
Şimdi ondan geriye dizeleri kaldı emanet. Söz, Didem Abla, hep hatırlayacağım arkanda bıraktığın dizeleri.

Senden geriye kalan öyle güzel teselli ki o dizeler, sıkı sıkı tutundum onlara. Başka da şeye gerek yok. Tükendi sözler, tükendi duygular.

Hoşçakal Didem Abla, şimdilik.
Pulbiber Mahallesi'nin sakinleri seni çok özlüyor.

7 Şubat 2019 Perşembe

BİR YAZAR BİR KİTAP: İTİRAF EDİYORUM


Barselona'dan Tübingen'e, Roma'ya, Avrupa'ya uzanan, Adria Ardevol'un kişisel tanıklıklarından yola çıkarak Avrupa'nın tarihine ışık tutan bir metin Katalon yazar Jaume Cabre'nin İtiraf Ediyorum'u.

Adria Ardevol.
Küçük bir çocukken, annesinin "Dünyaya mutlu olmak için gelmedik" sözüne karşılık "Ben mutlu olmak için geldim " der. 

Aslında küçüklüğünden, aile yaşantısından başlayarak hayatına yolculuk ettiğimiz Adria Ardevol'un öyküsü bu cevabında gizli.
Katalonya'da, eğitimli ama bir o kadar despot ve mükemmelliyetçi bir aile. Antika düşkünü baba, çocuğunun kusursuz olması için boğdukça boğan bir anne.
Latince, İtalyanca, Almanca, Aramca, İngilizce ile etrafı çevrili, çocuk olmasına fırsat tanınmayan Adria. Anne ve babasının tüm bu sınırsız isteklerinin arasında nefes almaya çalışmaktadır.

Ve yakın arkadaşı Bernat. Roman boyunca Adria'nın yolculuğunun en yakın tanığı. Adria'nın yıllar ilerledikçe artan yalnızlığında var olan Bernat.
İtiraf Ediyorum, sadece bir kişisel yolculuk değil elbette. Kitabı ilginç ve son derece dokunaklı kılan kısım, Adria Ardevol'un yaşamına tanıklık ederken aynı zamanda bir karanlık Avrupa tarihine de yolculuk ediyor olmamız.

Adria'nın elinden geçen, onun dokunduğu her bir nesne ... Bu nesne bir keman olabiliyor, bir ayna veyahut bir el yazması nadide bir kitap. Bu nesneler aracılığıyla bir başka insanın hayatına dokunuyoruz habersizce. Adria'nın yaşamındaki bu parçalar bir başka insanın trajedisi, kaderi. 
Kitap, Adria'nın günlükleri ve itirafları ile ilmek ilmek örülürken bizi de bu nesnelerin öyküsüne götürüyor.

İtiraf Ediyorum, ayrıca anlatım tarzı, üslup olarak da Türkiyeli okurun ilk kez karşılaştığı bir anlatım içeriyor. Jaume Cabre, son derece farklı bir ifade tarzı ile okurunu selamlıyor.
Kalınlığıyla ters orantılı olarak ilgiyle okunası bir kitap İtiraf Ediyorum.

Bumerang - Yazarkafe