28 Eylül 2014 Pazar

KISA KISA: ATTILA MARCEL (2014)

Genç piyanist Paul...
Anne ve babasını kaybettikten sonra iki yaşından itibaren dans eğitmeni teyzelerinin yanında büyüyen, hayatı piyanosunun notalarıyla anlamlandırmaya çalışan, sessiz bir genç.

Rutin hayatı esnasında günün birinde gizemli komşusuyla tanışması Paul'u gizli kalmış geçmişine yapacağı uzun bir yolculuğa çıkarır.

Bu zihinsel yolculuk onu beklenmedik yüzleşmelerle, anılarla, hiç tanımadığı anne ve babasının hikayesiyle karşı karşıya bırakırken bir yandan da gizemli komşusuyla arasında bir sır dostluğu başlatacaktır.

''Attila Marcel'' izleyiciyi Paul'un yolculuğuna ortak eden, çokca buruk bir şekilde gülümseten, hüzünlendiren değerli bir film.
 İçinde barındırdığı hüzün; katı, yoğun bir dramdan çok uzak, dengeli ve sade bir anlatımla sunulmuş. Bir an bile çizgiyi bozmaması takdire şayan.

İyi seyirler


25 Eylül 2014 Perşembe

BİR YAZAR, BİR KİTAP: BİR DE BAKTIM YOKSUN

"Buzdan bir kütle, mumyadan bir heykel gibi izledim kaderimi. Babam yanımda olsa bir tokat atar kendime getirirdi beni."

''Çocukluk düşlerinden yapılmış bir evin gölgeleri içinde babanın hayaletiyle karşılaşmak... Portobello’da, George Orwell’ın evinin önündeki kaldırımda oturup Tanpınar okurken zamansız sevgiliyle karşılaşmak... Kuledibi’nde, her şeyini bir Hopper çizimini elde edebilmek için harcamış bir adamla karşılaşmak... Ölüme çeyrek kala, bir balık lokantasında küçük kızının genç kadın haliyle karşılaşmak... Cinayetle kaza arasındaki bulanıklığa sığınırken, bir evcil hayvan dükkânında vicdan azabıyla karşılaşmak... Kara mizahla yoğunlaştırılmış usta anlatımıyla Yekta Kopan, okurunu, kentler, kitaplar, resimler, şarkılar, fotoğraflar ve insanlar arasında gezdiriyor. Çok iyi bildiğimiz ama unutmaya çalıştıklarımızı hatırlatıyor. Bir de Baktım Yoksun, unutulmaz bir karşılaşmalar kitabı.''

21 Eylül 2014 Pazar

FİLMEKİMİ'NDE NELER İZLEYECEĞİZ?

Bu yıl Vodafone Freezone sponsorluğunda 13. Kez Düzenlenecek olan Filmekimi yine iddialı, dopdolu bir programla geliyor. Prömiyerini Sundance, Cannes, Venedik ve Toronto Film Festivallerinde yapan 40'dan fazla film vizyondan önce seyirciyle Filmekimi'nde buluşacak.

11-17 Ekim tarihleri arasında aralarına bu yıl Kadıköy Rexx'in de katıldığı sinema salonlarında İstanbul'da düzenlenecek olan festival; ekim ayı boyunca da Ankara, İzmir, Bursa, Diyarbakır, Urfa ve Trabzon'da seyirciyle buluşacak. Ayrıca Gaziantep'te 2-9 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan Zeugma Film Festivalinin de yabancı film programını üstlenecek.

Filmekimi, Ankara Büyülü Fener Kızılay Sineması’nda 10-12 Ekim, İzmir Karaca Sineması’nda 15-19 Ekim, Bursa Cinetech Korupark Sinemaları’nda 17-19 Ekim, Diyarbakır N-City AVM Avşar Sinemaları’nda 24-26 Ekim, Urfa Emek Sineması’nda 24-26 Ekim ve Trabzon Lara Sinemaları’nda 31 Ekim- 2 Kasım’da yapılacak.

Görüldüğü gibi geçen yılların aksine İzmir için bu sefer 5 günlük bir programın ayrılması dikkat çeken bir gelişme.

İstanbullu sinemaseverler biletlerini 27 Eylülden itibaren (Lale kart sahipleri için 24 Eylülde ön satışta) biletix'den (hizmet bedeli ile) veya sinema gişelerinden hizmet bedeli ödemeden alabilecekler.

Festivalin diğer şehirlerdeki gösterimlerinin biletleri ise gösterimler başlamadan bir hafta önce satışa sunulacak.

Festivalin İstanbul ayağının programı açıklandı. Resmi sitesinden detaylar, seanslar öğrenilebilir. Diğer şehirler için ise henüz program yayınlanmadı, önümüzdeki günlerde netleşecektir.

Peki bu bilgiler dışında gelelim filmlere. Filmekimi bu yıl neler sunuyor menüde? Tüm filmleri listelemeden önce ben büyük puntolarla izninizle en merak ettiğim birkaç filmi sıralayayım, sonra aradan çekileyim.

WHIPLASH (DANIEL CHAZELLE)


MAPS TO THE STARS (DAVID CRONENBERG)


JERSEY BOYS (CLINT EASTWOOD)


DEUX JOURS, UNE NUIT (JEAN-PIERRE DARDANNE, LUC DARDANNE)


MR. TURNER (MIKE LEIGH)


LEVIATHAN (ANDREY ZVYAGINTSEV)


Tüm filmler:


  • Ayrı Dünyalar / Inbetween Worlds / Feo Aladag / Almanya
  • Seni Seviyorum Rio / Rio, I Love You / Vicente Amorim, Guillermo Arriaga, Stephan Elliott, Im Sang-soo, Nadine Labaki, Fernando Meirelles, Carlos Saldanha, Paolo Sorrentino, John Turturro, Andrucha Waddington / Brezilya-ABD
  • İnsanları Seyreden Güvercin / A Pigeon Sat on a Branch Reflecting on Existence / Roy Andersson / İsveç
  • Karda Bir Beyaz Kuş / White Bird in a Blizzard / Gregg Araki / ABD
  • Dönüş / The Turning / Tony Ayres, Robert Connolly, Claire McCarthy, Stephen Page, Simon Stone, Warwick Thornton, Mia Wasikowska, David Wenham / Avustralya
  • Saraybosna’nın Köprüleri / Bridges of Sarajevo / Aïda Begic, Leonardo Di Costanzo, Jean-Luc Godard, Kamen Kalev, Isild Le Besco, Sergei Loznitsa, Vicenzo Marra, Ursula Meier, Vladimir Perisic, Cristi Puiu, Marc Recha, Angela Schanelec, Teresa Villaverde / Fransa-Bosna Hersek-İsviçre-İtalya-Portekiz-Bulgaristan
  • Aşkın Halleri / The Disappearance of Eleanor Rigby: Them / Ned Benson / ABD
  • Çile / Kreuzweg / Stations of the Cross / Dietrich Brüggemann / Almanya
  • Kök / I Origins / Mike Cahill / ABD
  • İlk Güreşte Aşk / Love at First Fight / Thomas Cailley / Fransa
  • Havana’ya Dönüş / Return to Ithaca / Laurent Cantet / Fransa
  • Whiplash / Damien Chazelle / ABD
  • Palo Alto / Gia Coppola / ABD
  • Yıldız Haritası / Maps to the Stars / David Cronenberg / Fransa-Kanada-Almanya
  • İki Gün, Bir Gece / Two Days, One Night / Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne / Belçika-İtalya-Fransa
  • Mommy / Xavier Dolan / Kanada
  • Jersey Boys / Clint Eastwood / ABD
  • Björk: Biophilia Live / Nick Fenton, Peter Strickland / İngiltere
  • Pasolini / Abel Ferrara / Fransa-Belçika-İtalya
  • New York’a Hoş Geldiniz / Welcome to New York / Abel Ferrara /
  • Geronimo / Tony Gatlif / Fransa
  • Dile Veda / Goodbye to Language / Jean-Luc Godard / Fransa
  • Çılgın Aşk / Amour fou / Jessica Hausner / Avusturya-Luxemburg-Almanya
  • Arayış / The Search / Michel Hazanavicius / Fransa-Gürcistan
  • Soğuk Cennet / Snow in Paradise / Andrew Hulme / İngiltere
  • Dingin Sular / Still the Water / Naomi Kawase / Japonya-Fransa-İspanya
  • Bire Bir / One on One / Kim Ki-duk / Güney Kore
  • Bay Turner / Turner / Mike Leigh / İngiltere
  • Çocukluk / Boyhood / Richard Linklater / ABD
  • Özgürlük Dansı / Jimmy’s Hall / Ken Loach / İngiltere-İrlanda-Fransa
  • Buz, Kar ve İntikam / In Order of Disappearance/ Hans Petter Moland / Norveç
  • Beyaz Tanrı / White God / Kornél Mundruczo / Macaristan-Almanya-İsveç
  • Mısır Adası / Corn Island / George Ovashvili / Gürcistan-Almanya-Fransa
  • Turist / Force Majeur / Ruben Östlund / İsveç-Danimarka-Norveç
  • Issız Toprak / Young Ones / Jake Paltrow / ABD
  • Kirli Para / The Drop / Michael R. Roskam / ABD
  • Mucizeler / Le meraviglie / The Wonders / Alice Rohrwacher / İtalya-İsviçre-Almanya
  • Mezara Kadar / A Hard Day / Kim Seong-hun / Güney Kore
  • Timbuktu / Abderrahmane Sissako / Fransa-Moritanya
  • Miss Julie / Liv Ullmann / Norveç-İngiltere
  • İnsan Sermayesi / Human Capital / Paolo Virzì / İtalya-Fransa
  • Yuvaya Dönüş / Coming Home / Zhang Yimou / Çin
  • Leviathan / Andrey Zvyagintsev / Rusya

18 Eylül 2014 Perşembe

KISA KISA: THE SIGNAL (2014)

Bilim-kurgu sineması 2014 yılında çok da iyi örnekler sunmadı maalesef. Yılın bilim-kurgu filmlerini tarttığımızda terazide hatırı sayılır bir ağırlık teşkil etmiyor diyebiliriz tabloya baktığımızda.

Özellikle ülkemizde son anda vizyona girmemesine karar verilen Johnny Depp’li Transcendence’in dünya çapında yaşadığı ağır hezimet buna en dikkat çekici örnek olarak gösterilebilir.

2014 yapımı bir başka bilim-kurgu ”The Signal” ise Transcendence kadar ağır bir hezimet olmamakla birlikte beklentiler düşük tutulduğunda gayet keyifli bir seyirlik sunuyor.

Nic ve Jonah üniversite öğrencisi olan iki yakın arkadaştırlar. Bu iki arkadaşın en büyük tutkuları ise bilişim dünyası ve hacker’lıktır.

Bir gün Nic’in kız arkadaşı Hailey’i bir yıllığına eğitim göreceği yeni üniversitesine kendileri bırakmak isterler. Böylece üç yakın arkadaş birlikte uzun bir seyahata çıkma fırsatı da bulacaklardır.

”Nomad” kod adlı bir hacker ise bu yolculuk süresince onları rahat bırakmayacak ve peşlerinde olacaktır. Uzun uğraşları sonucu Nomad’ın yerini tespit eden ikili onu bulup yüzleşmeye kararlıdırlar. Fakat hiç beklemedikleri bir şey bu yüzleşmenin sonunda onları bulacaktır.

Başrollerde Branden Thwaites, Beau Knapp, Olivia Cooke ve özellikle Matrix tutkunlarının fazlasıyla aşina olduğu isim Laurence Fishburne’ın yer aldığı The Signal yeni fikir sunmuyor veya türüne yeni bir soluk katmıyor belki ancak içeriği temellendirme çabasıyla film boyunca oluşturulan metaforları ile 2014’ün vasat bilim-kurgu filmleri arasından sivrilebilecek, türün meraklıları için keyifle izlenebilecek bir yapım.

İyi seyirler.

17 Eylül 2014 Çarşamba

DİNMEYEN...

Ali Elver, Kazım Koyuncu , Arzu Görücü , Metin Kalaç , Cafer İşleyen , Serkan Tuğ , Murat dilek...

Bilmem hiç kulak verdiniz mi onlara, hatırladınız mı? Bir zamanların 1996 çıkışlı ''Sisler Bulvarı'' adlı enfes bir albüme sahip, sonrasında sessizce dağılan Grup Dinmeyen'i.

Üstün vokaliyle, şimdilerde sesinin eksikliğini hissettiren Arzu Görücü, yanısıra artık aramızda olmayan Kazım Koyuncu ve arkadaşlarının şahane ortaklığının meyvesi: ''Sisler Bulvarı''...

Gece vakti, müzik dinlemek için biraz eskilere gidip arşivi kurcalarken ansızın çıktı karşıma, tekrar hatırlattı kendini.

Hayat sanırım, ölümlerine çok üzülsek de doğduğu için teşekkürler ettiğimiz insanları hatırladıkça, unutmadıkça daha güzel ve anlamlı. O insanları daima hatırlamak için;

ve tabii ki Ali Enver'e, Arzu Görücü'ye, ismini sayamadıklarıma, ansızın giden Kazım Koyuncu'ya selam göndererek:


http://www.youtube.com/watch?v=A8H80RoyTOo

16 Eylül 2014 Salı

KISA KISA: FRANK (2014)

Ülkemizde ilk kez 33. İstanbul Film Festivali'nde izleyici karşısına çıkan renkli bir Lenny Abrahamson filmi: Frank

Monoton ofis hayatı ve hayallerini kurduğu müzisyenliğe adım atma, başarısız beste denemeleri arasında sürüp giden bir ikileme sahip olan Jon Burroughs yine sıradan bir gün, kendisini sıradışı bir yolculuğa çıkaracak olan bir tesadüf ile karşılaşır. Bu tesadüf onun hayallerine adım atmasını ve aynı zamanda yaşadığı deneyimler sırasında kendisiyle, yetenekleriyle yüzleşme fırsatını da sunar.

Birbirinden uyumsuz, saykoluğun sınırlarında gezinen ama aynı zamanda bu uyumsuzluklarıyla, çatışmalarıyla birbirlerinden beslenen ''Soronprfbs'' üyeleriyle kendi tabiriyle yaratıcılık girdabında sürüklenmeye başlar.

Renkli karakter çeşitliliğiyle, senaryosuyla, insanda çekip gitme isteği uyandıran İrlanda atmosferiyle  ''Frank'' 2014'ün en samimi işlerinden.

Özellikle bir parantez açmam gerekirse o da Maggie Gyllenhaal için. Gyllenhaal; göreceğiniz en sıradışı performansını Frank'da sergilemiş desek isabet olur.

2014'ün en iyi işlerinden olan bu sıcak filmi ıskalamayın derim.
İyi seyirler.



10 Eylül 2014 Çarşamba

DÜŞÜNCELER, ANLAŞILAMAYANLAR...

Tiksintiyle baktı gözünün önünden geçip giden hayallerine. Bakmak her zaman somut bir eylem olmayabiliyor, hayallerine de bakabiliyor insan. Elle tutamasa da hissedebiliyor tüm anıları, acıları.

Bir çer çöp kümesini yakar gibi yakmak istedi buruk anılarını, gerçekleştiremediklerini, içinde ukde kalanları. Yanmalarını izleyip küllerini savurmayı istedi şiddetle. Hatırlamak istemediklerine dair ortada iz kalmasın istedi. Uçup gitsinler istedi aklından. Tıpkı ateşte kül olan somut cisimler gibi. O soyutlukları da ortadan kaldırmak istedi.

Şimdi geriye dönüp bakınca çoğu şeye anlam veremediğini düşündü. İnsanlar, beklentiler, dost görünüp kaybolanlar. Kitapçıların raflarını süsleyen maharetmiş gibi ''best-seller'' ünvanıyla damgalanan kitaplar gibiydi anlam veremedikleri.

Her lafın arasında ''Daha kötüleri de var, haline şükret'' diye kestirip atan insanlara anlam veremedi en çok da. Onların böyle diyerek kendilerini kandırmalarına anlam veremedi. Sanki daha kötülerini cidden umursuyorlarmış gibi aldatmacı bir görünüm içindeydiler ona göre. Hiçbir şey demedi böylelerine. Zaten ne dese boştu. ''Haline şükret'' deyip bulundukları koşullarda daha iyisi için mücadele etmeyen insanlarla doluydu dünya. ''Haline şükret'' deyip yanı başındaki kötülüklere, yoksulluklara, haksızlıklara seyirci kalan sahte insanlarla doluydu.

Anlayamadı insanları bir türlü veya daha önemlisi anlayabileceği, anlaşabileceği insanlar hiç çıkmadı karşısına. En çok da bu üzdü onu. Tanısa anlaşabileceği insanların yanından habersizce yürüyüp gitmek bir sokakta.

İnsanlardan tiksindiği zamanlarda kitap okumayı daha çok istedi, daha çok kitap okudu. Meriç'in de dediği gibi insanların kıyıcılığından uzaklaşıp kitaplara sığındı.

Bazen günlerce eve kapandı, insan yüzü görmek istemedi. Kitapların dilini daha iyi anladı ve konuşmak isteyeceği insanların hep o kitapların yazarlarından oluştuğunu düşündü. Kitaplarını çok sevdiyse emindi ki o yazarlarla da oturup sohbet etme fırsatı olsa onları da çok severdi.

Hep doğru anları, kişileri, yerleri beklerken yanlış bir hayatı yaşadığını düşünüyordu.

 Binmek istediği otobüsün beklediği duraktan geçmeyeceğini bile bile o durakta beklemek gibiydi.

Bumerang - Yazarkafe