22 Ağustos 2016 Pazartesi

ÜMRAN'IN SESSİZ ÇIĞLIĞI

Geçtiğimiz günlerde bir fotoğraf düştü ajanslara. Suriye’den, Halep’ten.

Ümran. Anlamı şenlik, mutluluk demek ama o ülkesinde daha bu yaşında cehennemi soluyor.
Henüz 5 yaşında. Yani yaşıtları gibi oyuncaklarıyla oynaması gereken yaşta.

30 saniyelik bir video kaydı var. Bir ambulansın içinde sessizce oturuyor, şok içinde. Hiç ağlamıyor, bağırmıyor, sadece derin bir sessizlik içinde kameraya bakıyor. Elini yüzüne sürüyor ve eline bulaşan kana bakıyor Ümran. Nereye süreceğini bilemiyor, elbisesi zaten kir pas, kan içinde.

5 yaşındaki bir çocuğun yüzünde neden kan olsun, nasıl kan olsun diye düşünüyor insan. Çıldırıyor.
5 yaşındaki çocuk dediğin en fazla parkta düşer, dizini acıtır veya evinin merdivenlerinden düşer, ağlar ama hemen yetişir annesi, babası. Siler kanını. O da acısı geçince devam eder oyununa.

Ama Ümran’ınki öyle bir çocukluk değil. Parkta düşmedi, evinde oynarken düşmedi. Bir hava saldırısında, ne olduğunu anlayamadan enkazın altında buldu kendini.

 Ortadoğu’da büyüyen bir çocuk olmanın haksız bedelini ödüyor Ümran.
Doktoru şu cümlelerle anlatmış Ümran’ı: "Olanların şaşkınlığını yaşıyordu. Alnındaki yaradan dolayı yüzü kana, vücudu da toza bulanmıştı. Kan da toza karışmıştı. Dehşet ve şok içindeydi. Evinde güven içinde oturuyordu, belki de uyuyordu. Ve evi başına yıkıldı. Onu tedavi ederken ne bağırıyor ne de ağlıyordu, sadece şok içindeydi"


Ve o dünya gündemine oturan fotoğrafı çeken kameramanın notu var bir de.

‘’Fotoğrafı çekerken gözlerimden yaşlar akmaya başladı. İlk kez ağlamıyordum. Daha önce de travma içindeki çocukları çekerken pek çok kez ağlamıştım. Her zaman ağlarım. Biz savaş fotoğrafçıları hep ağlarız. O gece herkes ağladı.
Ümran beni çok etkiledi çünkü sessizdi. Ağlamadı. Tek kelime söylemedi. Şoktaydı.
7 günlük kızımı düşündüm. Ümran’ın yerinde o da olabilirdi. Halep ya da Suriye’deki herhangi bir çocuk da olabilirdi.’’

 Ümran’ın 11 yaşındaki abisi de bugün hayatını kaybetmiş.
Çocukluğunu yaşayamayan çocukların yanında dünyadaki bütün dertler, savaşlar önemsiz kalıyor.
Bu çocuklar bunları hak etmiyorlar.
Çocukların babalarından masal dinleyerek büyüyemediği bir coğrafya nasıl yaşamaya değer olabilir ki?
Hangi savaşın nedeni bu fotoğrafı haklı çıkarabilir? Hangi savaş tüm bunlara değer?
Nasıl iyi geceler diyebilirsin ki bu fotoğrafa bakıp? Ümran’a bu vahşeti nasıl açıklayabilirsin?
Veya ben, 14, 8 ve 6 yaşlarındaki üç yeğenime tüm bunları nasıl açıklayabilirim?

Fotoğrafı gördüğüm ilk gece, karanlıkta oturdum ve sadece bu fotoğrafa baktım. O an insanlık için hiçbir ümidim kalmadı, hiçbir iyi dileğe inancım kalmadı.
Tam ben bu fotoğrafa bakarken, o gece yeğenim odama girip benden süt istemişti. 8 yaşında.
Kalktım, ona sütünü verdim ve doyasıya öptüm. O an elimden gelen tek şey onun için güzel bir gelecek dilemek ve Ümran’ın yaşadıklarını yaşamamasını ümit etmek oldu.

Bu yeğenim, bugün annesine ‘’Anne ben ölürsem çok ağlar mısın?’’ diye bir soru sordu.
8 yaşındaki bir çocuğun sorması gereken, düşünmesi gereken şeyler değil bunlar. Bunlar çocuklar için çok ağır. Onların temiz dünyaları için çok ağır gerçekler.

Ya ülkemizdeki çocukluğunu yaşayamadan ölen çocuklar? Gaziantep’teki terör saldırısında ölen 51 kişinin çoğunluğu çocuktu. Dile kolay söylemesi. Çocuk.
Bir düğün akşamında ölen çocuklardır bu insanlığın utancı. Ümran’dır bu insanlığın utancı.
İnsanlık azıcık utanabilse şu çocuklardan, belki o zaman daha temiz bir yer olurdu yeryüzü.

Ah Ümran, senin sessiz çığlıkların, senin katillerinin mezarı olacak.
Bumerang - Yazarkafe