10 Eylül 2014 Çarşamba

DÜŞÜNCELER, ANLAŞILAMAYANLAR...

Tiksintiyle baktı gözünün önünden geçip giden hayallerine. Bakmak her zaman somut bir eylem olmayabiliyor, hayallerine de bakabiliyor insan. Elle tutamasa da hissedebiliyor tüm anıları, acıları.

Bir çer çöp kümesini yakar gibi yakmak istedi buruk anılarını, gerçekleştiremediklerini, içinde ukde kalanları. Yanmalarını izleyip küllerini savurmayı istedi şiddetle. Hatırlamak istemediklerine dair ortada iz kalmasın istedi. Uçup gitsinler istedi aklından. Tıpkı ateşte kül olan somut cisimler gibi. O soyutlukları da ortadan kaldırmak istedi.

Şimdi geriye dönüp bakınca çoğu şeye anlam veremediğini düşündü. İnsanlar, beklentiler, dost görünüp kaybolanlar. Kitapçıların raflarını süsleyen maharetmiş gibi ''best-seller'' ünvanıyla damgalanan kitaplar gibiydi anlam veremedikleri.

Her lafın arasında ''Daha kötüleri de var, haline şükret'' diye kestirip atan insanlara anlam veremedi en çok da. Onların böyle diyerek kendilerini kandırmalarına anlam veremedi. Sanki daha kötülerini cidden umursuyorlarmış gibi aldatmacı bir görünüm içindeydiler ona göre. Hiçbir şey demedi böylelerine. Zaten ne dese boştu. ''Haline şükret'' deyip bulundukları koşullarda daha iyisi için mücadele etmeyen insanlarla doluydu dünya. ''Haline şükret'' deyip yanı başındaki kötülüklere, yoksulluklara, haksızlıklara seyirci kalan sahte insanlarla doluydu.

Anlayamadı insanları bir türlü veya daha önemlisi anlayabileceği, anlaşabileceği insanlar hiç çıkmadı karşısına. En çok da bu üzdü onu. Tanısa anlaşabileceği insanların yanından habersizce yürüyüp gitmek bir sokakta.

İnsanlardan tiksindiği zamanlarda kitap okumayı daha çok istedi, daha çok kitap okudu. Meriç'in de dediği gibi insanların kıyıcılığından uzaklaşıp kitaplara sığındı.

Bazen günlerce eve kapandı, insan yüzü görmek istemedi. Kitapların dilini daha iyi anladı ve konuşmak isteyeceği insanların hep o kitapların yazarlarından oluştuğunu düşündü. Kitaplarını çok sevdiyse emindi ki o yazarlarla da oturup sohbet etme fırsatı olsa onları da çok severdi.

Hep doğru anları, kişileri, yerleri beklerken yanlış bir hayatı yaşadığını düşünüyordu.

 Binmek istediği otobüsün beklediği duraktan geçmeyeceğini bile bile o durakta beklemek gibiydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe