21 Temmuz 2014 Pazartesi

HEP FİLMLERDE OLUR ZATEN

Saatine baktın: 16.15
Yetişmen gereken bir tren var 16.45'te kalkacak olan.

Yetişemezsen seyahati yarına ertelemek zorunda kalacağın bir tren. Aceleyle tıkıştırdın bavulu. Sağını solunu kontrol ettin, oraya buraya baktın. Yine de için rahat etmedi, bir şeyleri unutmuşsun hissi her yerini sardı. Panik oldun iyice ''ya yetişemezsem'' diye.

İki ihtimalin var: Arkana bakmadan aceleyle bavulu alacak ve trene yetişmek için can havliyle kaçarcasına koşacaksın ve trende bir şeyleri unuttuğun aklına gelecek ya da ikinci ihtimal; evi için rahat edene kadar kontrol edeceksin, bir şeyleri unutmadığından emin olacaksın ama o tren de içini rahat ettirmek pahasına kaçacak ellerinden...
Seç seçebilirsen. Seçtin de zaten. Çıktın hemen evden, bir taksi çağırdın.

Aksilik ya bugün her şey yavaş işliyor, zaman hariç. Taksici uyuşuk. ''Hadi artık be kardeşim, ilerle!'' diye haykırmak istiyorsun bol ünlemlisinden ama hep kibar oldun sen, en gereksiz anlarda bile. O yüzden o yürek de yok sende. Sustun, oturuyorsun, ayaklarını tedirginlikle sallayarak.

Sonunda varıyor taksi, planladığından geç bir vakitte. Uzatıyorsun parayı, aceleyle para üstünü alıp, fırlıyorsun taksiden. Tren garına girip perona koşturuyorsun elinde o an dünyanın yükünü taşıyormuşcasına ağır gelen bir bavulla. Bakıyorsun perona, giden gelen yok, bekleyen yolcular da yok. O an ölüm sessizliğini yaşıyorsun sanki. İçinden geçen şeyin gerçekleşmemiş olduğunu umarak yaklaşıyorsun görevliye.

16.45 trenini soruyorsun. Geç kaldığın için bunu hak ettiğini düşünen ters bir bakış atarak korktuğun cevabı veriyor görevli. O an yaşadığın sinir harbine rağmen teşekkür ederek ayrılıyorsun görevlinin yanından ama o sana bir ''rica ederim'' cümlesini bile çok görüyor.

Hani izlediğin filmlerde kahraman ne aksilik olursa olsun hep yetişirdi trene? Öyle şeyler hep filmlerde olur zaten. Sen hep yetişeceğini zannet.  

Klişeleri yıkan adam oldun sen zaten ama olumsuz anlamda.

Lisedeyken derslerin hep tepe taklaktı hani. Bir türlü aran iyi olmadı matematikle, geometriyle, coğrafyayla...
Eve hep korkarak karne götürürdün, bütün gerilim filmlerini kıskandıracak ürkütücü bir atmosferde.
Matematik öğretmenin seni rezil etmişti de annenin yanında, demediğini bırakmamıştı, ''bundan adam olmaz'' demediği kalmıştı bir tek.

Sen hep mucize bekledin, filmlerdeki o ucuz, mutlu klişeleri bekledin.

Bir gün gelecek okulun ezik, başarısız, hor görülen öğrencisi herkesi utandıracak ve büyük başarılara imza atacaktı ama olmadı değil mi? Bak, gördün mü? Öyle şeyler hep filmlerde olur zaten.
Hiçbir zaman derslerle aran düzelmedi. Her zaman seni kötüleyen matematik hocanı haklı çıkardın. Lise sonunda da küçük bir Anadolu kentinin üniversitesine kapağı zor attın. Okulun mezun olur olmaz unutulup gidecek silik öğrencileri arasında yerini aldın. Mezunlar listesinde bile soyadını yanlış yazmışlardı senin de onu bile kanıksamıştın artık.

Kaktın oturduğun banktan, yürüdün gişeye doğru. Yarınki 16.45 treni için bilet alacaktın. Gişeye ilerlerken senin yaşlarında güzel bir kadın gördün, belli ki o da bir başka trene yetişecek, elinde bir sürü dosya var, ıvır zıvır.

Aksilik bu ya çarpıştınız. Kadının elindeki dosyalar yere saçıldı. Hani bekledin ki beraber eğilirsiniz yere, sen ona yardım eder, dosyaları toplardın, tanışırdınız belki. Belki sohbeti öyle ilerletirdiniz ki gitme derdin ona, bırak tren gideceği yere varsın. Seninle kalırdı ya da giderdi belki ama tekrar aynı yerde buluşmak için sözleşirdiniz. Yıllar sonra karşılardınız belki. Before Sunrise'daki gibi. O filmi de pek severdin zaten.

Peki ne oldu? Hayal ettiğin gibi olmadı. Ne sen bir Ethan Hawke oldun ne de o bir Julie Delpy.
Kadın küfürler saçarak yardımını geri çevirdi. Seri ve sinirli hareketlerle topladı yerdeki dosyaları. Sen de küçük düştün, rezil oldun garın ortasında. Kimileri kahkaha attı. Kadın sana son kez sinirli bir bakış fırlattı, trene koştu.

Sen daha hayal et, öyle şeyler hep filmlerde olur zaten...


1 yorum:

Bumerang - Yazarkafe