11 Nisan 2016 Pazartesi

JEAN-MARC VALLEE'DEN DEMOLITION

Yeniden başlamak.
Bazen ayağa kalkmasını bilmek gerek. Zor da olsa insan bir kırılma noktası olarak her şeyi silip yeniden başlayabilmeli. Bir enkazın içinden çıkıp tutunabilmeli.

Cafe De Flore (2011), Wild (2014) ve özellikle iki Oscar ödülüne layık görülen Dallas Buyers Club (2013) ile son yıllarda büyük ses getiren ve kariyerinde emin adımlarla ilerleyen Jean-Marc Vallée , bu hafta ülkemizde vizyona giren son filmi Demolition'da bir yeniden başlamanın öyküsünü sunuyor izleyiciye.

Davis Mitchell (Jake Gyllenhaal), lüks bir hayat süren, eşinin babasının himayesi altında, bir finans şirketinde çalışan beyaz yaka bir çalışandır.

Filmdeki ''Eskiden, evrak çantası taşıyan insanlardan olacağımı hiç düşünmezdim'' cümlesiyle sıkıcı, tekdüze bir hayatın içinde aslında hapsolan, içindeki tutkuları bastırmış bir karakter olduğu da özetlenir aslında.

Davis'in bu tekdüze hayatı bir gün kendisinin sağ kurtulduğu bir trafik kazasında eşini kaybetmesiyle değişir.

O günden sonra Davis, eşinin ölümünün ardından hayatın bir başka yüzüyle karşılaşırken bir yandan da hasır altı kalmış bazı gerçeklerin ortaya çıkmasıyla sarsıntılı bir süreç geçirir.
Her ne kadar başlarda umursamaz bir tavır sergilese de, zamanla bir arayış içerisine giren Davis, kendisini bir kabuğundan çıkma masalının içinde bulur.

Bu yeniden başlama mücadelesinde ise yalnız kalmayacaktır. Bir otomat şirketine yazdığı,  arasına hayat hikayesini de kattığı uzun şikayet mektupları, şirketin çağrı merkezi personeli Karen'in (Naomi Watts) dikkatini çeker. Karen ve oğlu Chris, Davis'in çıktığı bu anlam arayışında yanındaki isimler olacaktır.

Demolition'u ayakta tutan en büyük etken, Jake Gyllenhaal'in sunduğu etkileyici kompozisyon desek yanlış olmaz. Geçen yılki sarsıcı Nightcrawler performansı kadar olmasa da Gyllenhaal, Demolition'da da kendine has oyunculuğuyla, Davis Mitchell karakterine etkileyici bir şekilde hayat vermiş. 

Bazı oyuncular var ki, onların canlandırdığı karakterlerde, ''Yerinde şu olsaydı nasıl olurdu?'' demeye gerek bırakmayan bir performans ortaya koyarlar. Gyllenhaal da bu tarz, kendi imzasını katan oyunculardan biri kesinlikle.
Seçtiği isabetli projeler ve özellikle son yıllardaki büyük sıçrayışıyla kariyerinde falso bulundurmayan Gyllenhaal, bu isabetli projelere Demolition'u da eklemiş oldu böylelikle.

Gyllenhaal'a eşlik eden yan karakterlerde de falso yok. Naomi Watts ve Chris Cooper da iyi bir iş çıkarırken özellikle genç oyuncu Judah Lewis'in performansı görülmeye değer.

Demolition ile ilgili belki tek göze batan bir noktadan bahsedeceksek eğer; hikayenin odağındaki karakterlerin birden değişmesi ve buna bağlı olarak da hikayenin seyrinin de farklı bir yön alması diyebiliriz. Bu detay, filmin puanını bir nebze olsun düşüren unsurlardan biri.
Bunun dışında baştan sona, Davis'in ruh halini incelikle işleyen, yansıtan bir hikaye örmüş yönetmen Jean-Marc Vallée.

Özetle; Demolition, görülmesi gereken oyunculuklarıyla ve ağdalı bir anlatıma bürünmeyen, mizahı da dramı da dozunda senaryosuyla başarılı bir film. Haftanın izlenmesi gereken filmlerinden. 
Film puanı: 7.7

İyi seyirler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe