14 Haziran 2015 Pazar

BABALAR VE OĞULLAR...

''Yaşlandık artık biz oğlum'' diyor babam iç çekerek.

Yaşlılığı zaten en iyi yaşlılar anlatabiliyor, tek cümleyle, bir ses tonuyla onlar özetleyebiliyor tüm yaşanmışlığı. Gerisi teferruat. Tüm romanların, tüm şiirlerin yaşlılık tasvirleri yanı başınızdaki saçları ağarmış bir insandan duyulan sözlerin yanında etkili olamıyor.

Önümüzdeki çayları yudumluyoruz sessizce. Benim aklım hala babamın söylediklerinde.

Baba ile arada haddinden fazla yaş farkı olması ister istemez kuşak farkından kaynaklanan bir iletişimsizliğe yol açıyor. Evet, belki düşünüp tarttığım zaman pek de sıkı fıkı bir baba-oğul ilişkisi yaşamadığımızı görüyorum. Arada görünmez bir duvar oldu her zaman.

Ama bazı anlar var ki, hani baba-oğul arasındaki kimyanın garip bir şekilde bir anlık uyuştuğu, annelerin dahil olmadığı, sessizliğin içinde bile çok şey anlatılabilen o anlar.

Bu da öyle bir andı işte. O an içilen çayın bile tadı farklıydı, daha anlamlıydı, aynı odanın içinde daha önce solumadığımız bir hava vardı sanki ve ben o an, anın tadını çıkarmaya karar verdim kıymetini anlamışcasına.

Gözleri dalmış, anılarını düşünüyor babam, bense hala onun söylediklerini.
Anlatmaya başlıyor dağınık anılarının içinden seçip çıkardıklarını. Yeri geliyor gülüyor, yeri geliyor iç çekiyor. Geçip giden hoyrat yıllara bir gezintiye çıkmış, beni de o gezintide bir yolculuğa çıkarıyor.

Dinliyorum çıtımı çıkarmadan. Bir an, onun yokluğunu düşünüyor ve ürperiyorum. Tüm bu düşünceler, onun söyledikleri anın değerini daha da artırıyor.
Kim bilir, belki aramızdaki genel iletişimsizlik halinden dolayı, böyle anlar daha özel geliyor insana. Sık yaşanmayan, bir daha yaşanmama ihtimali korkutan anlar.

Babamı tanımaya çalışıyorum sanki. Her cümlesinde, anısında ona dair yeni şeyler öğreniyorum.
Sonsuz bir gizem aslında. Ne tamamen anlayabileceğim, ne de tamamen yabancı kalacağım. Yakınındayken bir o kadar da uzağında olmak gibi.

Lafını hiç bölmeden dinliyorum.
Sonra çaylar bitiyor ve o kalkıyor, sızlayan ayaklarını ovuşturarak.


Uzaklaşıp gidiyor yanımdan, bendeki tahribatın hiç farkına varamadan.

O 10 dakikalık sohbeti daima hatırlayacağımı bilmeden...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe