9 Haziran 2015 Salı

KİM BU KÖTÜ ADAMLAR?

''Televizyondaki kötü adamlar var ya, şu an kapımın önündeler''

Bir aksiyon filmi repliği aklıma bazı cümleleri, soruları düşürdü. Hangi film olduğu önemli değil, İzlediğiniz birçok filmde duyabileceğiniz tipik cümlelerden biri nasıl olsa.

Sahnenin öznesi bir kadın. Gece vakti; apartmanda yaşayan bir ismi sormak için kapısını çalan, kovalamacanın ortasındaki baba ve oğlunun yüzüne kapıyı kapattıktan sonra, gördüğü yüzlerin polis tarafından bir süredir aranan yüzler olduğunu anlar ve hemen telefona sarılır, telefondaki polise yukarıdaki cümleyi söyler.

Artık içi rahat etmiş, bir vatandaşlık görevini yerine getirmenin iç huzurunu yaşamaktadır. Televizyonlarda ona öğretilen, dayatılan kötü adam profillerini tespit etmiş, buna inanmıştır.

Pek tabii bu adamlar gerçekten de kötü adam olabilirlerdi ama olmayabilirlerdi de. Mesele bu kadının veya bu kadın özelinde toplumun bir hikayenin arkasındaki detayları bilmeden kolayca medyanın gücüyle birilerinin kötü adam olduğuna inanabilmesi.

Mesele devletin tüm kurumlarının (ülke farketmeksizin) medya desteğini de arkasına alarak sizi bir şeylere kolayca inandırabilmesi ve bunu yaparken de sizi vatandaşlık bilinciyle hareket ediyor olduğunuza inandırabilmesi.

En kötüsü de sizin uyuşturulmuş olmanız ve bunun farkında bile olmamanız. Hikayenin detaylarını bilmemeniz ve daha kötüsü bunu merak bile etmemeniz. Size sunulan bilgileri, buzdağının görünmeyenini düşünmeden, muhakeme bile etmeden doğru kabul etmeniz.

Tüm sıkıntılar da bu noktada başlıyor işte, bütün ihtimalleri bir domino taşı gibi yuvarlayan o sıkıntı: Sorgulamamak...

Kim bu kötü adamlar gerçekten? Sistemin bizi olduğuna inandırdığı, görmemizi istediği kişiler mi? Sistemin içindeki bizzat yönlendiren aktörler mi?

Kurumlar ne kadar güvenilir? Televizyon ne kadar güvenilir? Medya ne kadar güvenilir?
Kimlerin kötü adam olduğunu gerçekten öğrenebilir miyiz peki? Yoksa içgüdülerimize uymaktan başka çaremiz yok mudur şu hayatta?

Bir insan gerçekten gördüğü anlık şeyin ''kötü'' olduğuna inanacak kadar kurumlara güvenebilir mi?
Bu güven tehlikeli değil midir peki? Bu koşulsuz teslimiyet hali tehlikeli değil mi?
Peki bu arka arkaya sıralanan soru işaretlerinin cevabı bulunabilir mi?

Tabii bana kızabilir, ''Ne var canım, ihbar da etmesin mi şüphelendiğini'' diye de düşünebilirsiniz veya zaten bahsettiğim meselenin bu basit örnek olmadığını anladıysanız öyle düşünmeyebilirsiniz de. Ben sadece bu örnekten yola çıkarak ikinci sınıf bir aksiyon filmi sahnesi üzerinden gördüklerimi sıraladım.

İkinci sınıf bir aksiyon filmi sahnesi demişken, insan satırların gücüne gerçekten inanıyor (Aynı zamanda sinemaya da). Basit bir sahne, sadece bir cümle, düşünceler silsilesini beraberinde getirip bu satırları da yazdırabiliyor insana işte.

Laf-ı güzaf belki bunlar ama özetle sorgulamak iyidir, satırlar iyidir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe