15 Nisan 2013 Pazartesi

SADECE DİNLEMEK...

Hiçbir zaman müzik konusunda ahkam kesecek kadar derinlemesine bir bilgi dağarcığına sahip olmadım.

 Bir enstrüman çalabilmişliğim de yok. Çalmak istedim, ancak henüz teşebbüs bile etmiş değilim. Belki üşengeçlikten belki de cesaret edememekten.

Ben sadece dinledim. Dinleyici olmaya çalıştım. Müzik konusunda, enstrümanlarla ilgili teknik bilgiye de sahip olmadım. Dinlediğim anın tadını çıkarmaya çalıştım sadece amatörce.

''Mucize tınılar'' olarak gördüm şarkıları. Aralarında kayboldum her dinleyici gibi.

Sabah kalktığımda başucumda dinlenmeyi bekleyen bir şarkı veya yolda yürürken bana eşlik eden melodiler oldu yanımda.

Çocuksu heyecanlarla henüz keşfetmediğim albümlerin, müzisyenlerin, grupların peşine düştüm.

Gönlümde yeri ayrı olan müzisyenler, gruplar oldu. Kimi öldü, sadece şarkılarda yaşadı. Bir arkadaşım, dert ortağımmış gibi sarıldım şarkılarına.

Sıkça hüzünlendim benimsediğim müzisyenleri dinlerken. Freddie Mercury gibi, Kurt Cobain gibi, Mississippi Nehri'nde kaybolup giden  Jeff Buckley gibi.


Gecenin karanlığına hükmetti bazen dinlediklerim. Bazen yağan yağmura inat coşkulu, bazense parıldayan güneşe inat ruhu emen.

Bir rapsodinin peşine takıldım çoğunlukla: Bohemian Rhapsody

Bazen buruk ama güçlü, haykıran bir vedanın: Show Must Go On


Bazı geceler hem Leonard Cohen söyledi hem Jeff Buckley: Hallelujah dediler gecenin içine.


Ve ben sadece dinledim, dinlemeyi sevdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe