13 Nisan 2013 Cumartesi

ŞARKILARLA GEÇTİ ARAMIZDAN: KAZIM KOYUNCU

Şair ceketli çocuk: Kazım Koyuncu.

Bir haziran vakti, 25 Haziran 2005’te henüz 33 yaşında hayata gözlerine yuman Karadeniz’in hırçın dalgası.

O kısacık hayatına çok şeyler sığdırdı Kazım Koyuncu.


Karadeniz’in çocuğuydu. 7 Kasım 1971’de Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Pançol köyünde dünyaya geldi.

Müziğe ortaokul birinci sınıfta mandolin çalarak başlamış, çocukluğu, “üstadım” dediği, “Kemençeci Yaşar” lakabı ile tanınan Yaşar Turna’nın yanında türkü dinleyerek geçti.
İstanbul’a üniversite eğitimi için geldikten sonra müzikle yoğun olarak uğraşmaya başlamışsa da İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi’nden siyasi nedenlerle ayrıldı. 1992 yılında profesyonel müzik hayatına atıldı.

1992′de henüz 20 yaşında iken Ali Elver ile “Dinmeyen” adlı özgün müzik grubunu kurdu ve profesyonel müzik hayatına başladı. Zamanla Lazca müzik yapmak için bu gruptan ayrılmışsa da rock’tan kopamadı ve geleneksel Laz halk müziğini rock tabanlı yorumlamaya başladı.


Ve Zuğaşi Berepe, Kazım Koyuncunun hayatının dönüm noktası oldu.

1993’te Mehmedali Barış Beşli ile birlikte Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) adlı rock müzik grubunu kurdu. Lazca rock yapma iddiası ile yola çıkan ve 1995′te Va Mişkunan (Bilmiyoruz), 1998′de de İgzas (Gidiyor) adlı albümleri yaparak bu iddialarını da gerçekleştiren grup, sınırlı sayıda (yalnızca 130 adet) basılmış

bir konser albümü (Bruxel Live) çıkardıktan sonra 1999 yılında dağıldı.

Grubuyla beraber gittikleri Diyarbakır konserinde seyircilere ‘’Biz denizin çocukları, dağların çocuklarına selam getirdik’’ demişti. Her kitleden insana sevdirmişti kendini Kazım Koyuncu.

Müzisyen arkadaşı Harun Topaloğlu anlatıyor bir anısını: ‘’Biz Diyarbakır’a gittiğimizde uçaktan indik. Bizi aldılar, alana doğru gitmeye başladık. Gittik, gittik. Dediler ki işte buradan başlıyor konser alanı dediler ama alabildiğine insan var. Biz yaklaşık dört kilometre insanların içinden sahneye gittik. Sıra bize geldi. Orası çok acayipti. Sahneye çıktık, sahneden insanlara bir baktım, alabildiğine insan var. Şöyle bir durdum, döndüm. Kazım abi ne olacak şimdi dedim. Bilmiyorum abi dedi, ben de hakikaten bilmiyorum dedi. Şarkılar söylemeye başladık, insanlar coşmaya başladı. Sonra Didou Nana geldi. Didou nana parçası geldi ve o 500.000’in üzerindeki bütün herkes, biz sahnede sustuk ve didou Nana’yı söylediler ve bu Diyarbakır’da yaşandı. Biz Karadeniz’den gelmiştik. Farklı bir kültürle lazcayla, Hemşinceyle, Gürcüce ile gelmiştik. O anda Diyarbakır’da benim elim ayağım titremeye başladı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. O an Kazım abiye baktım. O da ne yapacağını şaşırmıştı. Durduk, bakıyorduk sadece. O an dönüm noktasıydı. Tamam dedim, artık bundan öte bir şey yapamam dedim.’’

Bu müzik grubu, Kazım Koyuncu’nun müzik kariyerinin olgunlaşma dönemi oldu. Bir de not düşeyim; bu grup Türk müzik tarihinin ilk etnik lazca- rock grubuydu.

Kazım Koyuncu Zuğaşi Berepe’nin dağılmasından sonra müziğe tek başına devam etti.
Salkım Söğüt adlı projelerin ikincisinde 3 şarkıyla yer aldı. 2001’de Viya adlı ilk solo albümünü çıkardıktan sonra Kanal D televizyonunda yayınlanan popüler TV dizisi Gülbeyaz’ın müziklerini yapınca yurt çapında tanındı. Daha sonra Kemal Sahir Gürel ile birlikte Sultan Makamı adlı televizyon dizisinin müziklerini
hazırladı.


Karadeniz müziğinin güçlü temsilcilerinden Fuat Saka, Volkan Konak ve Bayar Şahin ile birlikte düzenledikleri, büyük ilgi gören Hey Gidi Karadeniz konserler dizisinin de öncülüğünü yaptı ve Nisan 2004′te çıkardığı ikinci solo albümü Hayde ile popülaritesini arttırdı.

Lazcanın kendine has bir dil olduğunu gösterdi Kazım Koyuncu. Megrelce, Lazca söylediği şarkıları, derlediği Karadeniz yerel türkülerini tanıttı tüm Türkiye’ye ve kendine has yorumuyla çok sevildi.


Yaptığı her iki albümde de çok başarılı işlere imza attı.

Bir Megrelce şarkı olan ‘’Didou Nana’’ adlı şarkıyı derledi ve ‘’Viya’’ adlı
ilk albümüne koydu. O naif sesiyle muhteşem bir yoruma imza attı. Bu şarkı aslında Gürcistan’da yaşayan bir Megrel olan Nana Belkania’ya aittir. Kazım Koyuncu ölümünden önce kendisiyle irtibata geçmek istemiş ancak görüşemeden vefat etmiştir.

Bir doğu Hemşin halk türküsü olan ‘’Ka Tun Mita Xendasoç’’ adlı halk türküsünü derledi ve yine ilk albümü ‘’Viya’’ ya koydu.

Ou Nana, Tsira, Ella Ella, Selimina ve daha birçoğu…

Karadeniz kültürünü Türkiye’ye tanıtmış, sadece yerel halkın bildiği halk türkülerini albümlerinde tüm dinleyenlerine tanıtmıştır.


Kazım Koyuncu etnik müzik ve rock sentezini başarıyla uygulamış, daha önceden Karadeniz müziğine önyargıyla yaklaşan insanlara da Karadeniz müziğini sevdirmiştir.
Şarkılarında yerel çalgılar kemençe, tulum gibi çalgılarla Rock müziği harmanlamasını çok iyi bilmiştir

Ve ayrılık vakti…

2004′ün sonlarında Kazım Koyuncu’ya akciğer kanseri teşhisi konuldu ve kanser tedavisi görmeye başladı. 25 Haziran 2005′de, 33 yaşında, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Karadeniz’in ‘’Şair Ceketli Çocuk’’ u hayata gözlerini yumdu.

26 Haziran 2005 ‘te Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlenen tören sonrası onbinler tarafından Hopa’ya uğurlandı ve 27 Haziran 2005 ‘te doğduğu köy olan Pançol’da fındık ağaçlarının çevrelediği köy mezarlığında ebedi istirahatgahına konuldu.

Kazım Koyuncu’nun genç yaşta kaybı, gönülden bağlı olduğu Trabzonspor’un vefakar taraftarları, Laz dilinin tanınmasına yaptığı katkılardan dolayı Laz halkı, çevre sorunları konusunda gösterdiği duyarlılığın yanı sıra alçakgönüllü, samimi ve hümanist kişiliğiyle kalbini kazandığı büyük halk kitleleri tarafından
üzüntüyle karşılandı.

Ölümünden sonra 16 şarkının 4 tanesi konser kaydı, 4 tanesi (Dünyada Bir Yerde, Yalnızlığı Anla, Hoşçakal, Yine Burada) demo kayıt, geri kalanı ise farklı albümlerde (Gitarın Asi Çocukları (Anılar Düştü Peşime), Grup Patika/Aşk Beni Büyütmedi (Ayrılık Şarkısı), Seyduna (Hayat), Tuncay Akdoğan/Bir Nehir ki Ömrüm
(Darbedar), Dinmeyen/Sisler Bulvarı (Askıda Yaşamak), dizi müziği (Le le le) yer alan Dünyada Bir Yerdeyim albümü Halkevleri tarafından Ocak 2007′de çıkartıldı. Bu albümün geliriyle Kazım Koyuncu Kültür Merkezi çalışmalarına başladı ve halen çeşitli atölye çalışmalarıyla katılımcılarına ücretsiz eğitimler vermeye devam etmektedir.

2008 yılında Kazım Koyuncu’nun hayat hikâyesinin yanı sıra bir kısmı hiçbir yerde yayınlanmamış görüntülerle anlatan yönetmenliğini Ümit Kıvanç’ın yaptığı “Şarkılarla Geçtim Aranızdan” belgeseli 3 DVD halinde yayınlandı.

Kendisinin hastanede tedavi görerken yazdığı son mektubu:

”Merhaba

uzun zaman oldu yazmayalı.
Aslında çeşitli sonuçlar çıktığında yazacaktım ama biraz karışık sonuçlarla karşılaşınca yazmaktan vazgeçtim.
Çok olumlu ve moralli başlayan tedavi süreci maalesef olumlu seyretmedi yeterince.

İlaçlar değişti, fakat iyileşme konusunda beklenen etkiyi göstermedi. Şimdi yeni planlar yapıyoruz.

Sanırım gurbet ellere doğru, tedavi olmak için yola koyulacağız. İlk hedef ABD ”housten.md Anderson” denen kanser hastanesi ya da başka seçenekler, ama bir süre ayrı kalmaya devam edeceğiz galiba, zor, zor.

İşler her ne kadar olumsuz olsa da ben tekrar sahneye, müziğe, hayata döneceğime dair bir kuşku duymamaktayım.

Yol devam ediyor, edecek…

görüşmek üzere, sevgiyle….

Kazım Koyuncu”

Bu not Kazım Koyuncu’nun yazdığı son not oldu.

“Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine,
ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere,
neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe,
tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar ‘a,
ateş hırsızlarına, Ernesto “Çe” Guevara’ya, yollara-yolculuklara, sevgililere,
sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her
şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi
sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen
çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar,
topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul
insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan
tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde
şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya.”

Onun hakkında en güzel sözleri de şüphesiz Nihat Genç söyledi: ‘’Mesela sadece sanatçılığını bir kenara bırak, sadece böyle bir çocuk olduğunu düşünsek, yani basit, sıradan bir garson olsun ya da çay ocağı işleten bir adam düşünsek, o bile inanılmaz güzel bir şey. Yani böyle insani bir güzelliği vardı. Hissediyorsun bunu. Çok teşekkür ediyoruz kendisine.’’

Teşekkürler Kazım Koyuncu.

Hopa’da fındık ağaçlarının altında rahat uyu. Buralar aynı, Trabzonspor devam ediyor mücadelesine ve biz seni hatırlamaya devam ediyoruz, edeceğiz.

O, şarkılarla geçti aramızdan…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe