13 Nisan 2013 Cumartesi

YEDİNCİ SANAT




Yedinci sanat veya bir diğer deyişle beyazperde. İnsanı yansıtan, aslında insanın görmek istediklerini gösteren, gerçek ve hayal arasındaki ince bir çizgidir sinema.

Evet, sinema insanın hayal ettiklerini, isteyip de yapamadıklarını, görmek istediklerini gösterir. Tabii ki sadece görmek istenilenleri değil, yaşanmış kötülükleri, savaşları, katliamları da yansıtır sinema. Bir ayna işlevi görür aynı zamanda. Ama sinema genel anlamda insan için kısa süreliğine de olsa günlük hayattan bir nebze kaçış, bir soluktur. Sevilmesinin en önemli sebebi de budur diye düşünüyorum. Sinemanın büyüsü de bu sebepten kaynaklanır. Seyirciyi alır içine çeker.

Günlük hayatta gerçekleşmeyen mucizeler, kendi hayatımızda olmasını isteyip de olmayan şeyleri görürüz biz beyazperdede.

Neden filmler genellikle mutlu sonla biter? Bunun sebebi nedir? Acaba insanların günlük hayatın karmaşasında giderek yalnızlaştığı ve git gide karamsarlaştığı için mi?
Böyle bir durumda sinema antidepresan görevi de görüyor diyebiliriz. Sonuçta insanlar biraz olsun moral toplamak, keyiflenmek için de film izleyebiliyorlar.
Belki de düşledikleri ütopyayı gördükleri için film izliyorlar.

Mesela çaresiz kaldığın bir an. Koltuğa yığılmışsın ,ağlıyorsun. Belki teselli bulmak istiyorsun. Telefon çalsın istersin, belki o anda kapı çalsa, karşında dertleşmek isteyeceğin bir arkadaşını görmek istersin.
Ama o kapı hiç çalmaz…
Sinemada böyle değil işte, bir film izlersin. Filmdeki karakter de ağlıyordur, o da yığılmıştır koltuğa. Ama tam o anda kapı çalar. Karakter açar kapıyı, yalnızlığını unutur.
İşte sinema budur. Size düşlediğiniz gerçekliği gösterir.

Bir tren gider, sen trene yetişemezsin ve binemezsin. Bir sinema filminde ise karakter bir şekilde yetişir o trene ve biner. İşte gerçek ve hayal arasındaki ince çizgi budur.

Sinema bazen isyandır, kitleler sinema aracılığıyla dünyaya seslerini duyururlar.
Evrensel bir dildir sinema. Dünyadaki herkesin ortak dili, ortak paydasıdır.
Etnik kökenin olmadığı, bir zamanlar siyahlarla beyazların aynı ortamda bulunamadığı bir zamanda siyahi ve beyaz oyuncuların beraber rol aldıkları bir ortamdır.

Başlı başına bir dünyadır sinema.
Onat Kutlar sinemayı çok güzel özetlemiş: ‘’Sinema bir şenliktir’’.
Evet sinema bir şenliktir. Kitleleri birleştiren, dünyanın dört bir yanındaki insanların aynı filmden etkilendikleri bir şenliktir. Bir hayal gücüdür sinema.
Bir sinema filmi önce düşüncede başlar. Onun senaryosu, şekli hayal gücüyle yoğurulur. Ardından kağıda dökülür ve perdeye aktarılır.

Usta yönetmen Steven Spielberg’ün çok sevdiğim bir sözü var: ‘’ Her zaman seyirciyi düşünmeyi severim yönetirken. Çünkü ben seyirciyim.’’. Sinema bir empatidir aynı zamanda.
Sinemayla ilgili değinilmesi gereken bir başka önemli nokta daha var.
Günümüzde sinemanın en önemli sorunu maalesef gittikçe yapaylaşması, efektlere boğulması, gerçeklikten uzaklaşması. Eminim birçok sinemasever de böyle düşünüyordur.
Hangimiz Shawshank Redemption’u (esaretin bedeli) veya godfather serisini izlerken aldığımız hazzı şimdi ki filmlerden aldık ki? Sanırım IMDB’nın en iyi 250 film listesinde zirvedeki filmlerin günümüzden 20-30 yıl öncesine ait filmler olması bu durumu gayet iyi açıklıyor.
Steven Spielberg’ün şu sözü de bu durumu özetler nitelikte: ‘’ eğer Jaws’ı çektiğimde bu teknoloji olsaydı köpekbalığını 4 kat daha fazla gösterirdim ve böylece 4 kat daha az korkutucu olurdu. filmin bu kadar gerilim dolu olmasının sebebi hayvanın az ama öz gözükmesi, geri planın seyircinin hayal gücüne kalması’’
Umarım artık günümüzde daha doğal filmler izleyebiliriz.

Ve son olarak Onat Kutlar’ın sözünü hatırlatayım bitireyim: sinema bir şenliktir, tadını çıkarın.
İyi seyirler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe